FARUK KORÇA

FARUK KORÇA

DARBELERİN DEMOKRASİYE ETKİLERİ

15 Temmuz Başkomutan ERDOĞAN önderliğinde başarılmış bir halk ihtilâlinin bünyesinde 1876’da iktidardan devrilip, katledilen Sultan ABDÜLAZİZ’in istibdat bahanesiyle düşürülen Sultan II. ABDÜLHAMİT’in, idam edilen aziz şehitlerimiz MENDERES, ZORLU ve POLATKAN’ın 12 Mart ve 12 Eylül cinayetlerinin, 28 Şubat zulmüne karşı duyulan milli öfkenin tezahürü olup, elbette 15 Temmuz hafızasının nesilden nesile aktarılmasını sağlayacağız.

Demokrasi ve Birlik günümüz dolayısı ile önceki yıllarda takdir gören yazdığım yazıları çıkararak inceledim. Bu önemli günde tekrarında fayda görüyorum:

Türkiye’nin siyasi tarihine baktığımızda önemli kırılma noktalarını toplum ve Millet olarak yaşadık. Çok partili hayata geçtikten sonra maalesef siyaset gerginleşti.

Ben elli yıldır siyasetin bir şekilde içindeyim. Belli bir süredir günlük siyasetin dışındayım.

27 Mayıs 1960 darbesi sırasında ben ortaokula başlamış ve darbe ile ilk defa karşılaşmıştım. Yassıada mahkemelerini bu günkü gibi hatırlarım. Sonra 22 Şubat 1962 ve 20-21 Mayıs 1963 Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat AYDEMİR’in iki darbe teşebbüsleri. O zaman liseye başlamıştım. 12 Mart 1971‘de ise üniversite öğrencisiydim. Bir de 9 ve 12 Mart 1971 var. Darbecilerin, darbecileri tasfiyesi. Ondan sonra zaman zaman gazete manşetlerinde, darbe imalarından ordunun rahatsız olduğunu belirten genç subaylar. Kimdir? Neyin nesidir? Gerçekte böyle bir şey var mıdır? Sık sık darbe konusu gazete manşetlerine gelir

12 Eylül 1980 bizim toplumuzda başlı başına bir kırılma noktasıdır. Günde beş-on kişinin hayatını kaybettiği günler. Ben de o zamanlar müteahhitlik yapıyorum. Sefaköy’de fabrika inşaatımızın şantiyesinde olay çıkartıldı. Hayatımız tehlikeye girdi. O günleri hatırlamak dahi istemem. Tam normalleşeceğiz derken 28 Şubat 1997 ve arkasından 27 Nisan 2007. O da yetmedi 15 Temmuz  2016. Ömrü hayatımda huzur içinde bir on yıl yaşamadım dersem yeridir.

Türk siyasi hayatında her Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi krizler çıkartıldı ve provokasyon yapılarak, seçimleri etkileme yoluna gidildi, ayrıca Genelkurmay Başkanlığı yapan kişinin sonraki görevinin Cumhurbaşkanlığı olduğuna yönelik bir gelenek oluşturulmaya çalışıldı. Bu gelenek Turgut ÖZAL ile son bulmuş ve Cumhurbaşkanlığı makamı sivilleştirilmiştir.

Darbelerin arkasında vekâlet savaşları olmuş, Türkiye’nin stratejik ortağının olduğu 7-8 ülke tarafından darbeler desteklenmiştir.

DARBELER SORUNU ÇÖZMEZ

Demokraside hiç akla getirilmemesi gereken konu darbedir. Türkiye’de yüzden fazla siyasi parti kurulmuştur. İktidar yanlış yaparsa bu muhalefete fırsat yaratır. Seçimler zamanında yapıldığı halde neden darbe yolu ile Ülkenin sorunlarını çözmek gibi alışkanlık ediniliyor? Ayrıca darbeler, bu güne kadar, hangi sorunu çözebildi? Tam tersi, mevcut sorunları daha da kangren hale getirmiştir. Ülkeyi 25-30 yıl geriye götürmüştür. Darbe yapıp ta işi başarıya erdirmiş ve Ülkeyi refaha kavuşturmuş bir darbe hatırlamıyorum.

Günümüzde ülkeler artık bir ülkede, bir bölgede belli politikalar uygulamak istiyorlarsa, artık vekâlet savaşı diye sıkça kullanılan bir savaş yöntemi ile istediklerini yaptırmaya çalışıyorlar. Bunlardan biri terör ve biri de darbedir. Yani darbeler ve terör vekâlet savaşının iki ayrı yöntemidir. Bu ikisi birbiri ile irtibatlıdır.

Türkiye vekâlet savaşlarına en fazla sahne olan Dünyadaki birkaç ülkeden biridir.

15 Temmuz  2016 darbe girişimi ile herkesin foyası ortaya çıktı. Bu darbe girişiminin diğerlerinden en önemli farkı, Cumhurbaşkanlığının önderliğinde Türk halkının darbeye karşı durması olmuştur ve darbe bastırılmış ve darbe yapanlar ağır cezalara çarptırılmışlardır. Artık darbelerin dış 7-8 ülke tarafından ordu mensuplarının tahrik edilerek yapıldığının anlaşılması ve Türk halkının buna karşı çıkması çok önemli bir gelişmedir.

Bir de, seçim sisteminde yapılan değişiklikle, Cumhurbaşkanı’nın halk oylaması ile seçilmesi ve Genel Kurmay Başkanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması önemli bir gelişmedir.

27 Mayıs 1960 darbesinden sonra, her Cumhurbaşkanlığı seçiminde, her defasında “Cumhurbaşkanı kim olacak?” diye, iki yıl öncesinden kavgalar başlatılması ve seçim yapılacağı zaman tankların sokaklarda ve uçakların havada uçurularak huzursuzluk çıkarılması ve bunun gelenek oluşturması artık son bulmuştur. Buna teşebbüs edenler bundan böyle Türk halkını karşılarında bulacaklardır. Zira Cumhurbaşkanı seçme yetkisi artık Türk halkına verilmiştir.

Genel Başkanı olduğum TRAKYA GRUBU olarak düzenlediğimiz panellerde darbelere, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sebebiyet verdiği Genel Kurmay Başkanlarının Cumhurbaşkanı olma geleneğinin önlemesinin tek yolunun Cumhurbaşkanını halkın seçmesi ve Genel Kurmay Başkanının Milli Güvenlik Bakanına bağlanması gerektiğini defaatle vurgulanmasıdır. Maalesef Parlamenter Sistem buna cevaz vermediğinden sistem değişikliğine gidilmiş olup, bundan böyle artık Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi huzursuzluk çıkmayacak ve darbe girişimlerinde bulunulmayacaktır. Zira artık bu yetki Türk Milletindedir. Buna teşebbüs etmek demek, Milleti karşısına almak demektir.

TARİHİ FIKRA

Yıl 1973. Süleyman DEMİREL iki yıl önce, 12 Mart 1971’de generallerin muhtırası ile iktidardan devrilmişti.

Muhtıracı Generallerden Faruk GÜRLER Cumhurbaşkanı olmak istiyordu.

Başbakanlıktan istifa ederek, şapkasını alıp giden, Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman DEMİREL, iki yıl sabretti ve fırtınanın geçmesini bekledi. Uygun bir ortam kolladı. Önemli olan T.B.M. Meclisi’nin kapanmaması idi.

1973 yılında Orgeneral Faruk GÜRLER Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığını koydu.

Seçimi kazanacağına mutlak gözü ile bakılıyordu.

Genel Kurmay Başkanlığından istifa edip süresi dolmak üzere olan Cevdet SUNAY tarafından Kontenjan Senatörlüğüne atanan Orgeneral Faruk GÜRLER, seçimi kazanacağından o kadar emindi ki, yapacağı konuşmayı bile hazırlamıştı.

T.B.M.Meclisi’nin üzerinde savaş uçakları uçurulmasına rağmen T.B.M. Meclisi’nde Süleyman DEMİREL’in liderliğindeki Adalet Partisi Milletvekilleri, kelleyi koltuğa alıp, Faruk GÜRLER’e oy vermedi.

İki büyük parti C.H.P. ve A.P.'nin adaylığı üzerinde anlaşma sağladığı kontenjan senatörü emekli Oramiral Fahri Korutürk, 6 Nisan 1973'te Türkiye Cumhuriyeti'nin altıncı cumhurbaşkanı seçildi.

Dönemin en güçlü adamı olan Orgeneral Faruk GÜRLER, ağır bir yenilgiye uğratıldı. Oysaki emekli Orgeneral Faruk GÜRLER Çankaya köşküne taşınmak için eşyalarını bile hazırlamıştı.

Seçimden sonra Süleyman DEMİREL Ekim 1973’de durumu şu tarihi dört kelime ile özetledi.

-“Doğmamış çocuğa don biçilmez!”

HAFTANIN SÖZÜ

Tarihi, “tekerrür“ diye tarif ediyorlar.

Hiç “ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

Sağlıcakla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
FARUK KORÇA Arşivi