Sevgili dostlar, gazeteciler, yazar çizer takımı yani bizler herhangi bir konuyu enine boyuna analiz etmeden, detaylarını öğrenmeden, doğru yönde olduğundan emin olmadan bir yazıyı kaleme almayız. Bazen bir tek cümleyi bile buraya yazmamız ansiklopedileri, tarihi ve pek çok bilgi kaynağını araştırmamızı gerekli kılarak dolayısıyla saatlerimiz harcamamıza sebep olabilir. 

Bizler bu emeği sarf etmekten gocunmayız, yorulmayız. Velev ki bir tek bilgiyi olsa dahi aktararak okuyucularımızın bilgilenmesini sağlayalım. Yani bilgisizlikten, cehaletten uzak ve üst düzeyde bilgi dağarcığı ile donanmış insanların sayısı her geçen gün daha da artsın ve her bir bilgili ve kültürlü insanın elindeki meşale etrafını daha çok aydınlatsın..

Bir toplumun ilerlemesi, yükselmesi böyle olur..

Bir toplumda sevgi ve güven duygusunun gelişmesi ve başarıyı getiren kıstasların fark edilmesi de böyle olur…

Her alanda bilgili olmanın, ilim ve teknoloji alanında kalkınmanın temelini oluşturmasının dışında, sosyal yaşamı ilgilendiren küçük bir örneğini de verecek olursak çalıştığımız iş yerindeki arkadaşlarımızın, komşularımızın, sokakta yürüyen insanların bilgili, iyi niyeti olduğundan emin olmamız halinde her geçen gün daha iyiye giden bir yolun taşları döşenmiş olur. Ve de buna mecburuz..

 Hiç kimsenin kendi istediği şekilde keyfi yaşamak hakkı olamaz..

Ancak, herkesin başkalarının hayatını da kendi hayatı varsayarak saygıyla yaşamak hakkı olabilir..

Hem de huzur ve mutluluk olur..

Yani her şey yalnızca ilime – bilime değil ancak onu öğrenip gereğini yerine getirmemize bağlı., onu yalnızca bir takım insanların değil hepimizin, herkesin düstur edinmesine bağlı…  

Değerli okurlar, hemen her yazımda bilgili olmanın önemini sıklıkla vurgulamanın ne anlama geldiğini 27. Ağustos.2018 tarihinde yine bu köşede yazdığım aşağıdaki satırlarda bulabilirsiniz;

“ Biz gazetecilerin asıl görevi; övsek ya da eleştirsek dahi yine de aynı çerçeve içerisinde toplumu bilgilendirmek, yol göstererek iyiye ve güzele yöneltmekse, sonucun olumlu olduğunu gördüğümüzde görevimizi yapmış olmanın mutluluğunu yaşarız.

Bu mutluluğa ulaşmak için aynı konuda olsa bile defalarca yazarız, yazarız da yazarız… ” 

Yazmazsak, izah etmezsek, artık neredeyse korkunç boyutlara ulaşan cahilliğin sonuçlarına vurgu yapmazsak ne olur biliyor musunuz, hem de en hafif şekliyle;

Hipokrat (bkz. Hippocrates MÖ.460 – MÖ.377) yemini eden, kendi vicdanını hastasıyla Allah’ın arasına tereddütsüz teslim eden bir tıp doktorunu, yakınına kasıtlı olarak ilgi göstermediği iddiasıyla oracıkta çekip vurarak öldürmek, yıllar süren onca zorlu çabayı bir anda boşa çıkarmak, toplumu değerli bir bilim insanından yoksun bırakmaktır. ”  ( YENİ GÜN – Cevdet TÜTÜNCÜ – DOKTORU KATLETMEK – 18.Eylül.2017 )

Yalnızca doktoru mu, Hukuk Fakültesi sıralarında çürüyen dirsekleri heba olan avukatı da !

Bütün kötülüklerin anası olan bilgisizliğin, cehaletin aczi yalnızca kendisini değil bulunduğu her yeri yakıyor !..

Esen kalın.