FARUK KORÇA

FARUK KORÇA

SİYASET DEĞİŞTİ

Geçmişte sağcılar solculara “Komünist”, sağcılara “Faşist” derlerdi. C.H.P.’liler muhafazakârlara “Gerici”, “Örümcek kafalı”, “Tarikatçı”, “Yobaz”, gibi yaftalarla aşağılardı. Namaz kılanlara “Takunyacı”, lâkabı takılırdı. Eskiden “Komünist’ler Moskova’ya!” denilirdi.

Şimdi ise, ne dindarlardan ve ne de milliyetçilerden C.H.P.’lilere “Komünist” diyen kalmadı.

Bu değişim Türkiye’de Turgut ÖZAL döneminde başladı. Rahmetli ÖZAL dört eğilimli ANAVATAN Partisini kurdu. Tek başına iktidara gelerek önemli reformlar yaptı ve Ülkemize büyük hizmetler verdi. ÖZAL’dan önce bu ülke sağ-sol çatışmaları ile çok zarar gördü. Halkımız ikiye bölündü. Sağcılarla solcular birbirlerine selam bile vermez oldu. ANAVATAN Partisinde dört zihniyet yıllarca bir arada çalışıp, uzun süre tek başına iktidarda kalmayı başardılar ve başarılı oldular. Daha sonra rahmetli DEMİREL, İNÖNÜ ile birlikte ittifak kurarak, iktidara gelmeyi başardı. Cumhurbaşkanlığı makamına çıktı.

Günümüzde artık halkımızın ekseriyetinin oyunu alabilmek için zıt kutuplu partiler birbirleri ile ittifak olmaya başladılar. AK Parti bu sayede Başkanlık Sistemini getirdi ve ERDOĞAN ekseriyetin oyu ile başkan olmayı başardı.

Bununla da kalmayıp önümüzdeki seçimleri kazanabilmek için Cumhur İttifakı olsun, Millet İttifakı olsun Milletimizin güvenini sağlayabilmek için yeni-yeni problemler üretmeye başladılar.

En büyük değişiklik, oy alabilmek için, başörtüsü yasağının kaldırılmasının teklif edilmesi. Hâlbuki halkımız artık üniversiteler başta olmak üzere her yerde başörtülü olarak girebiliyor ve çalışabiliyorlardı. Yine de geçmişte yaşananlara baktığımız zaman C.H.P. başörtüsü özgürlüğünü yasal güvence altına almayı teklif etmesi önemli bir değişimdir. Ama bu konu tartışmalara sebebiyet verdi. Bu tartışmaların C.H.P.’nin lehine mi, aleyhine mi olacağını zaman gösterecek.

Dün ehveni-şer telakki ederek A.B.D.’yi destekleyen muhafazakâr kesim bugün A.B.D. emperyalizmine karşı çıkıyor.

Nazım Hikmet’in dediği gibi “Türkiye’deki en büyük sorun yurt meselesidir. Kim Türkiye’yi A.B.D.’ye satmış ve satmaya devam etmektedir?… İşte bunlar vatan hainleridir. Her şeye rağmen biz 2. Milli Bağımsızlık Savaşından galip çıkacağız. Bu bozguncuların takiyyesine (dinde mezhebini, inanışını gizli tutma, saklama işi) , fitnecilerin iğvasına (ayartmasına) rağmen muzaffer çıkacağız.”

C.H.P. siyasal arka bahçesinde alevi yurttaşlara bilâbedel kiracı olarak yer açar, soyut düzlemde olmayana ergi metodu ile bağlarını sürdürmeye çalışırken, Alevi yurttaşlarımızı bu toprakların ev sahiplerinden kabul ederek, somut sorunların çözümünde ileri yönlü geç de olsa, ilk adım atma inisiyatifi, muhafazakâr demokrat sağ iktidara nasip oluyor. Alevi, Bektaşi kimliğini yaşama ve yaşatma çabasına destek sağlama iradesi olarak tezahür ediyor.

Alevi yurttaşların doğallığını ve geleneklerini korumaları, inançlarını yaşayacakları mekânların varlığı ve sürdürülebilirliği, aralarından tercih edenler için devlet ile bağın kurulması, sosyo-ekonomik imkânlar sağlanması, ayrımcılıkla ilgili yakınmaların giderilmesi önemli kararlardır, asla küçümsenemez.

1956’dan bu güne, dışa bağımlı ve içeride de bürokratik statükocu yapının etkin olduğu ve içe kanayan sorunlarıyla yüzleşmeyen bir Türkiye nihayet son yıllarda bunun yerini dindarların, Kürtlerin ve Alevilerin sorunu olmak üzere tüm meselelerle tek-tek yüzleşen bir Türkiye olduk. Kangrene dönüşmüş, ertelenmiş, üstü örtülmüş her sorunu masaya yatırıp tartışabilen ve çözebilen bir ülke olduk.

Böylece Türkiye’de bir sessiz devrime imza atıldı. Bu çözüm üreten bir siyaset değişimidir.

Bu dönemde T.B.M.M.’nin yapacağı en önemli çalışma da ANAYASA yapımıdır. Bu çalışma iktidara ve muhalefete çok önemli görev ve sorumluluk düşmektedir.

Her ne gerekçenin arkasına sığınılırsa iktidar ve muhalefet Milletimizin huzurunda önemli bir sınav verecektir. Bu seçim öncesi, bu önemli konuda üzerine düşen görev ve sorumluluğu lâyıkı ile yerine getiren parti, milletimizin güvenini kazanacaktır.

Başörtü tartışmasının en büyük faydası ANAYASA değişikliğini gündeme getirmiş olmasıdır.

Bu konuda KILIÇDAROĞLU “Ben siyasal hayatımın sonunda miras olarak ardımda barışık bir Türkiye bırakacağım. Bu riski almak zorundayım. Başarılı olur muyum? Bilmiyorum. Ama deneyeceğim.“ demiş.

Liderler için siyasette “taktik” kritik önemde. “İktidar, ya da muhalefet hangi adımı ne zaman nasıl atmalı ki, rakibini sıkıştırabilsin? Siyasal mücadelede avantajlı duruma gelebilsin.” Dolayısı ile liderler buna kafa yormalı. Atacakları her adımın arkasını tıpkı bir satranç oyunu gibi hesaplamaları gerekiyor. Hamle varsayımlarını ne kadar isabetli yapar, ne kadar ileriye götürürlerse başarı şansları o kadar artar. Yoksa o hamleler karşı tarafa başarı kazandırabilir.

Özetle dememiz o ki, evet siyasette taktik önemlidir, ancak bunu abartmamak gerekir. Hele eksik ya da yanlış hesaplamalardan kaynaklı hatalı hamle olasılığı ve riskler dikkate alındığında siyasette hesap işinin klasik aritmetikten farklı olduğu bilinmelidir. Bu bilmece işinde genel başkan olmak yeterli olmayıp, lider olmak gerekir.

Rahmetli DEMİREL’in dediği gibi: ”Bu hesaplamayı yapmak kolay değildir. Kişi bunları ortaya koyarak liderlik görevini yapmakla lider olmaktadır. Kişi kendisinden işin ehli olmadıkça başarıya ulaşamaz.”

Bu meziyet ve hasletlerin ne kadarının doğuştan, ne kadarının sonradan kazanıldığı tartışıla gelmiştir.

Hangi alanda olursa olsun, yöneten ve yönetilen, insan ve insanlardır. Aranan başarıdır. Bu başarıya siyasette değişime ayak uydurabilen liderler ile ulaşılabilir.

MEVLİD KANDİLİNİZ KUTLU OLSUN

Geçmiş, Mevlid Kandilinizi tebrik eder, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Mevla’dan niyaz ederim.

Sağlıcakla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
FARUK KORÇA Arşivi