CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

SICAK BİR YAZ AKŞAMI

cemal-karabasin-yazi-fotosu.jpg

Akşam oldu, hava karardı.

Kara bulutlar sıcak günün üzerine üzerine yürüyor

Yağmur mu yağacak? Belli değil..

Üç kişiydiler ; üç kardeş.

Yıkılmış şehrin, harap olmuş evlerin, devrilmiş elektrik direkleri arasından geçen üç kişi; üç kardeş...

Kapının sağındaki kanepede yatan kardeşlerin küçüğüydü. İri yarı, uzun boyluydu. Kocaman valiziyle batıya doğru yola çıktı.

Kapının solundaki kanepede yatan tombul ortanca kardeşti. Bayramı karşılamak üzere pijamasını koltuğuna alıp bir eve misafirliğe gitti.

En büyük kardeşin ise bir yere gittiği yoktu. Bir yere gitmemeyi, beklemeyi huy edinmişti.

Aslında Ankara' dan gelecek bir evrakı bekliyor, evrak da gelmiyordu.

İki aya yakın olmuş, bugün gelir, yarın gelir diye oyalamışlardı.

Nihayet bayram haftasına girmiş, yapılacak işler, yapılacak tebligatlar sümen altı edilecekti...

Kardeşler, yıkılmamış tek tük binalardan biri olan şu sevimsiz binanın ikinci katındaki balkondaki şu yaşlı kadın olmasa şehirde insan kalmadı diyeceklerdi.

Yollarda Darendeli komşunun şamatacı çocukları da yoktu. Yollarda in cin top oynuyordu...

Karşı binanın üçüncü katındaki dairenin balkon kapısı açıktı. Penceresinin pervazı yoktu. İçeriden dışarıya bir tül perde dalgalanıyordu..

Karanlık iyice çöktü. Gökyüzünde tek bir yıldız görünmüyordu.

Yaşlı kadın her zamanki gibi birazdan içeri girip televizyondaki diziyi dün kaldığı yerden seyredecek...

Uzaklarda yıkılmamış evlerin pencerelerinde tek tek ışıklar yanıyordu...

Ezan sesi yoktu şehirde. Sağlam cami kalmamıştı. Bazen uzaktan, bir yerden belli belirsiz ezana benzer bir ses duyuluyordu...

Bir zamanlar hapishane olan tarihi Söğütlü Camii'yi yerinden alıp Teze Camii’nin yanına inşa edeceklermiş !

Vah sahipsiz şehir, vah Malatya...

İtiraz sesleri fayda duyulmuyor. Ankara’dan gelen planlayıcılar öyle uygun görmüştü..

Biraz ileride şehirler arası yoldan arabaların ışıkları geçiyor.

Perdesi dalgalanan üçüncü kattaki dairenin ışıkları yanmaya başladı. Sakinlerini akşam namazı için uzak bir yerlerden gelip burada toplanıyorlar.

İkinci kattaki yaşlı kadın eşi hacca gitti. Yaşlı kadın eşini bekliyor eski bir şarkının iki mısrasını mırıldanıyor : Neyleyim köşkü neyleyim sarayı /İçinde salınan yar olmayınca..”

Kapının sağındaki kanepede yatan kardeş. Çanakkale’ye, evine, bayrama gitti.

Otobüs az sonra Gürün'de mola verir. Yorgun yolcular inip otobüs çevresinde volta atarlar...Bir kaç yolcu ellerinde tepsilerle, yemek için sıraya girer...

Sol kanepede yatan kardeş kilolu, tombul bir adam. Bayram denilince gözlerinin içi gülen, dünyayı güzel görmeye tutkulu bir adam. Yemeyi içmeyi seven, insanlara dost bir adam... Misafir gittiği evde akşam yemeğini sabırsızlıkla bekliyordur şimdi...

Üçüncü kattaki dairenin ışıkları yatsı namazı için nöbette. Halka olmuş cemaat, saygıdeğer fahri imamlarının sohbetini dinlemeden önce çiğ köfteden yiyip ayrandan içiyorlar

Yaşlı kadın, ışıklarını kapatıp uykusuna çekildi.. Işıkları söndürdü.

Kardeşlerin büyüğü yapacağı bir bayramı olmasa da, o da bayram için İstanbul' a gidecek.

Deprem bir iki bina dışında, mahalleyi adeta yok etmiş. Yollar zil siyah. Arabalar karanlıkta uzun ışıklarıyla yol arıyor...

Üçüncü katın cemaati dağıldı.

Kara bulutlar parça parça olup doğuya doğru sürükleniyordu.

Yatsı ezanı okundu, üçüncü katın ışıkları söndü. Cemaat bir araca binip bina önünden çekildiler..

Egzozunu patlatmış bir serseri, motoruyla geçerken yürekleri ağza getiriyor...

Büyük kardeş içeri çekilip ışıkları söndürdü...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
CEMAL KARABAŞ Arşivi