SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

BAYRAMLARDA KALBİMİZİ ISITACAK DAVRANIŞLAR..

Kamuoyu, üstü kapalı sözlerden hoşlanmaz. Özellikle siyasetçilerin ağzından çıkan sözleri tartma ve yorumunu öğrenme konusunda “kulak kabartmaya” meraklıdır. Söylenenlerin kulağına takılması için, kulak dolgunluğu olan insanlarla yakınlık kurar. Ağızlarını arar. Bu mümkün olmazsa, kulak misafiri olacağı yerlerde dolaşır, yakınlık kurar, onların ağızlarından çıkaracağı baklayı öğrenmeye çalışır. İnsanlarımızı devamlı “kulak dikmeye” iten söylentilerin malzemesi siyasetçilerden, partilerin yöneticilerinden duyulur. Bu bakımdan “kulaktan kulağa” yayılacak sözler memleketimizde üretilir.

Siyasetteki dalgalanmalara baktıkça, “lafı ağızdan geveleyen” insan tipleriyle sıkıca karşılaşıyorum. Yeni bir partinin kurulmasında ismi geçen kimselerin durumunu “at yarışlarında” bahis oynayanların durumuna benzetiyorum. Yarış sonuçlarını bilmek bir tahmin işidir. Ne var ki, atların kalitesi, çevikliği ve binicisiyle yöneltilme tekniği de puanlamada etkili olmaktadır.

Genelde kimse yarışı kaybetme riski taşıyan ata bahis oynamaz. Siyasette halkın gönlüne işlemiş, kamuoyunda öne çıkmış kimseler, yukardaki ayrıcalıktan uzak tutulamaz. Bunlar niyetlerini ortaya koyacakları zaman az ve itina ile konuşur. Halkın beklentilerini ısıtacak umutlar dağıtırlar. İlk ağızda açık ve detaylı konuşmaya girmezler. Sadece “umutların” ucunu gösterir, gerisini vatandaş çözsün şeklinde rötara bırakırlar. İşte, siyasetçilerin davranışları böyle olunca da halk arasında kulaktan kulağa dolaşan sözler yayılır; şehir efsaneleri çokça dinlenir, algılar ağızdan ağıza dolaşır. Siyasetçiler hep usta manevracılardır. Söylentiler sivrilip kendisine döndüğünde, kişiliğini acıttığında, “mırın kırın” etmesini iyi becerirler. Seçmenlerin “nabzına göre şerbet” vererek hoşa gidecek biçimde davranırlar.

Siyaset giderek yozlaştırılıyor. Bugünkü sistemde milletvekillerini “Ne kokar, ne bulaşır” anlamında görenler sayılası şeyler yayıyorlar. Oysa anlasalar ki, parlamenter sistemde milletvekillerimiz için kılıfına uydurulan pek çok mizahi sözler edilirdi. Mecliste parti gruplarının sözcüleri dinlenir, milletvekilleri oylamalarda parmak kaldırmakla yetinirlerdi. Hala; uyuklayan milletvekillerinden biri hakkında, birden kendine gelince, Konya’da deniz varmış gibi, eski gemilerin yenilmesini teklif ettiği söylenir. Her neyse, bunlar şaka türlü şeylerdir. Fakat yılların asıl gerçeği de şuradadır: Geçmiş yıllar göstermiştir ki, insan, meslek, sağlık, teknoloji konularında bilimsel düzeyde araştırma yapıp, Meclise rapor hazırlayacak ölçüde milletvekilleriyle karşılaşılmamıştır. İş ve rica takibi olan hiçbir kuruma ilerleyiş beklenemez.

Siyasetçi her iki tarafı memnun etmek çabasında olmamalıdır. Çözüm yolunu bulacak bir sonuca ulaştığında “ne şiş yansın, ne kebap” durumuna düşmez. Kamuoyu onu açık siyasetçi olarak belleğinde tutar.

Partiler çoğaldıkça vaadlerde bollaşıyor. Yöneticilerin seçildikleri yerlerde halkın isteklerini sigara paketlerine yazdıkları, sonradan çöpe attıkları rivayeti uzun yıllar dillerden düşmemişti. Biz birini söylüyoruz ama, halkın ağzında bunların bin türlüsü dolaşmaktadır.

Kamuoyunun ortak dertlerinden biri olan bu konuların üzerine şu zırhı geçirelim:

“Yalan öyle oktur ki, bazen hedefini değil, atanı yaralar.”

Bayramı ağız tadıyla geçirmek en büyük mutluluktur. “Kalbi ısıtan sözlere” önem vermeyi günlük alışkanlıklarımız haline getirelim.

<