Sevgili dostlar, ilk kez 1930 yılındaki organizasyonla Uruguay’da düzenlenerek başkenti Montevideo’da oynanan ve her dört yılda olmak üzere bu yıl da Katar’da gerçekleşen 22. Dünya Futbol Şampiyonası sona ermek üzere. 

Dünyanın çeşitli ülkelerinden maçları canlı olarak izlemek için gelen onbinlerce insanın buluştuğu, müsabakalarla ilgili kriter yaptıkları ve eğlenceli günler yaşayarak birbirlerini tanıdıkları büyük ve güzel bir organizasyon olarak futbol tarihine geçti.

Bu şampiyonada futbol tarihine geçen başka şeyler de vardı;

Yıllar boyu şampiyonada adını çeyrek finale, yarı finale ve finale yazdırarak neredeyse abone olmuş bir çok ülke, futbolda adından söz edilemeyecek ülkelerin karşısında elenerek turnuvaya veda etti.

Bunların başında turnuvaya bile gelemeden elemelerde şampiyonaya veda eden ve dört kez şampiyon olan İtalya.., 

Daha ilk turda hiçbir varlık gösteremeyerek elenen ve bu kupayı daha önce dört kez müzesine götüren Almanya bulunuyor.

Bir kez dünya kupası kazanan ve futbolda adından sürekli söz ettiren İspanya ile 2 dünya kupası kazanan Uruguay çeyrek finale bile gelemeden ülkelerine erken dönmek zorunda kaldılar.

Aynı şekilde Portekiz ve İngiltere’de bu başarısızlıklardan nasiplerini aldılar.

Her şey bir yana ama beş dünya kupası kazanarak dünyanın en büyüğü olmak durumundaki Brezilya’ya ne demeli ?.

Hırvatistan’a penaltı atışları sonunda elenen Brezilya’ya gerçekten yazık oldu..

Ona dikkat ettiniz mi ?.

Top kendilerine geçtiğinde futbol dersi verircesine, orta sahada oyalanma taktiklerine baş vurmadan bireysel ya da doğrudan ayağa paslarla ve müthiş bir süratle karşı takımın kalecisiyle anında karşı karşıya kalarak futbol maçı seyretmenin zirvesini yaşattılar. 

Brezilya’da teknik ve taktik olarak her şey vardı ama bunlardan daha da önemlisi, kendilerini durduramayarak kasıtlı faul yapan rakip takım oyuncularıyla muhatap dahi olmadan beyefendice kendi işlerine odaklandılar. Müsabakalarda olması gereken centilmenlik ve spor terbiyesinin ne olduğu konusunda da ders verdiler..

Özellikle Neymar ( Neymar da Silva Santos Junior ) nasıl dünya yıldızı olunabildiğini bizlere uygulamalı olarak gösterdi…

Dünya kupasını ellerinde havaya kaldırmak Neymar’a çok yakışacaktı…

Değerli okurlar, böylesi organizasyonlar yıldız olan sporcuları seyretmek olanağı tanıdığı gibi aynı zamanda yeni yıldızların ortaya çıkmasına da sebep olmaktadır.

IFFHS (Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu ) tarafından 20. Yüzyılın en iyi kalecisi seçilen Lev İvanoviç Yaşin ( 1929-1990 ) SSCB,

Turkay Sabit ŞEREN ( Turgay ŞEREN – Berlin Panteri – 1932-2016 ) Türkiye,

Peter Leslie Shilton İngiltere,

Harald Anton Schumacher ( Toni Schumacher ) Almanya,

Dino Zoff İtalya,

Claudio Andre Mergen Taffarel Brezilya,

Kalecileri gösterdikleri performanslarla ünlerine ün katarak yeni yetişen sporculara örnek olurken, bu turnuvada bir yenisinin daha eklendiğini görüyoruz. Fas Milli takımı kalecisi Yassine Bounou ( Bono ) gerek oyun içinde ve gerekse penaltı atışlarında yaptığı kurtarışlarla adeta Fas’ın kaderini değiştirerek, dünya kupası finallerine ilk kez bir Afrika takımının katılmasını da sağlamış oldu.

Ben bu şampiyonada final maçını Fransa ile Brezilya’nın oynayacağını tahmin ediyordum tahminim tutmadı…

Futbol severlerin günlük yaşantısına renk ve ahenk katan böylesi organizasyonların sporculara ve sporcu olmak isteyenlere sportmenlik, teknik ve performans yönleriyle örnek olması dileğiyle yeni müsabakalarda buluşmak dileğimizle.,

Esen kalın.