M. RIDVAN SADIKOĞLU

M. RIDVAN SADIKOĞLU

ANKEBUT -2

Ayrıca açgözlülüğün timsali olarak Hz. Şuayb’ın kavmi Medyen; hırsın ve hasedin timsali olarak deveyi boğazlayan Hz. Salih’in kavmi Semud; kibrin, biriktirmenin ve insanları uyuşturmanın örneği olarak Hz. Musa’nın kavminden Firavun, Karun ve Haman ile ilgili örnekler verilir.

Verilen bu tarihsel örneklerle de; onların, halktan ayrılıp kendilerine özel yapılar, evler, örgütler, hizipler kurduğu; kendilerine özel ilişki ağları, menfaat birliktelikleri, çıkar çevreleri oluşturmakla ankebut” (dişi örümcek) gibi olduklarına dair atıflar yapılır.

Bilenler bilir, halk arasında “karadul” olarak tabir edilen dişi örümcek, aç gözlülüğünden erkeğini yer ve ilahi hitap, süreye adını veren bu hayvan üzerinden kainat ayetlerini örnek vererek insanları bu konuda uyarır.

Sözün gücü de tam bu noktada devreye girer!

Zira sürenin tamamında biriktirme hırsı, biriktirdikleri (servet, iktidar) ile kibirlenme, başkasının elindekine göz dikme; bu amaç uğruna çıkar ilişki ve grupları oluşturma, bunları kutsama ve hatta onlara tapınma; doğruluk, , eşitlik ve paylaşım ortamından ortamı olan halktan ayrılıp “örümcek evleri” (hizip, grup, gizli örgüt, mafya, şebeke) oluşturma; bu “örümcek evlerinde” gizli görüşmeler yapma, kumpas hazırlama, kapalı kapılar ardında iş çevirme gibi münafıklık alameti olan bir çok konuya atıf yapılır ve bunların halktan ayrılarak birer çıkar şebekesi veya menfaat grubu haline geldikleri zaman ankebuta (örümcek yuvası) dönüşmüş olacakları defalarca belirtilir.

Yukarda andığım gibi nasıl ki örümcek (karadul), açgözlülüğünden kendi erkeğini yerse; bunlar da kısa sürede adam öğütme ve yeme mekanizmasına dönüşerek kendi çıkarına, varlığına, grubuna, ideolojisine karşı tehdit olarak gördüğünü yok etmek ister.

Nasıl ki örümcek (karadul) kuytularda yaşar, pusu kurar, ısırmak ve sokmak dışında bir kavga tarzı bilmezse; bunlar da zamanla örümcek yuvasına dönüşerek kuytularda gizlenir, pusuya yatar, ısırır ve sokarlar.

Nasıl ki örümcek (karadul) kenardan izler, takip eder, ileri noktalara ağını atarsa; bunlar da izler, takip eder, dinler, fişler, ileri noktalara ağını atarak planlar kurar, dolaplar çevirirler.

Yani ilahi beyanın kalp gözü ile baktığınızda halk olarak tabir ettiğimiz toplum ile ankebutun arasında çok net çizgiler çizdiğini görürsünüz.

Bir kaç örnek vermeye çalışarak konuyu daha anlaşılır hale getirelim;

Halk, saf bir yürek temizliği ile bir araya gelen insanlardan oluşmuş iken; ankebutta ise bu temizliğin aksine özel bir maksat, kirli ve gizli bir çıkar ilişkisi mevcuttur.

Halkı bir arada tutan şey doğruluk ve herkesle paylaşım iken; ankebutta ise gizli planlar aracılığıyla kişi ve grup menfaati esastır.

Bir araya gelen halk; bir açıklık yani aleniyet ortamı iken; ankebutta ise tam tersine gizli saklı iş çevirme mevcuttur.

Halkın kapısı birbirine açıktır ama ankebutta kapalı kapılar ardında, ‘gizli’, ‘özel’ toplantılar yapılır.

Halk, bir kaynaşma, paylaşma, birliktelik ortamıdır ve paylaşım esas olduğu, herkes birbirinin derdi ile dertlendiği için zenginve yoksul uçurumu giderek azalır ve hatta biter. Ankebutta ise tam tersine zengin yoksul uçurumu giderek büyür. Zira onda halkın çıkarı değil kişi ve grupların menfaati esastır.

(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. RIDVAN SADIKOĞLU Arşivi