FARUK KORÇA

FARUK KORÇA

SORUNLARIMIZI ÇÖZEBİLMEK İÇİN

Böylesini ne duyduk, ne de gördük. “İstiklal Caddesindeki bombayı devlet patlatmış.”

“15 Temmuz kontrollü darbe” denmişti, buna da “Kontrollü sabotaj” dendi.

“Bu kadarına da pes” denir.

Hükümet ile ilgili meselelerde ekonomik, hukuki ve idari sorunlarda politikanın ve eleştirinin her türlüsü yapılabilir. Kamuoyu önünde her şey söylenebilir.

Fakat devlet sorunu ile ilgili konuların hassasiyet içinde değerlendirilmesi gerekir. Maalesef her türlü sorunda siyaset adamlarını suçluyor, hatta ağır sözlerle suçluyoruz. Oysaki Millet olarak Devlet sorunları hepimizin sorunudur. Eğer suçluysak, görev ve sorumluluğumuzu yerine getiremiyorsak, bunda da eleştiren medyanın da, basın-yayın organlarının da, sivil toplum kuruluşlarının da, hepimizin sorumluluğu vardır. Sadece iktidarı ve İçişleri Bakanı’nı hedef alarak, ağır eleştirilerde bulunmak haksızlık olur.

Acılarımızı birbirimizi suçlayarak, ya da sadece birbirimize başsağlığı dileyerek değil, sağduyu ve sükûnet ile diyalog ile “Ne yapmamız gerektiğini düşünerek” birlikte karar verelim.

Biz sorunlarımızı her ne hikmetse birbirimizi suçlayarak, paldır-küldür ve kırıp-dökerek çözmeye çalışıyoruz.

Önemli sorunlar ayaküstü ve kamuoyu önünde dikkatsizce tartışılmaz, o zaman gerekli kişilere doğru bilgi verme imkânı bulunamaz.

Bu gibi konuların ulu-orta değil, ilgili ve yetkili kişiler arasında konuşulması gerekir.

Ciddi işbirliği yapılmalı. Kimse bunu iç politikada kullanmamalı. Maalesef bizde iç politikaya meze yapılmayan devlet sorunu kalmadı. Konunun gizliliği ve önemi kimsenin umurunda değil.

Yabancıların değirmenlerine su taşıdığımızın farkında değiliz.

Kutuplaşma, kamplaşma ve diyalogsuzluk Türk siyasetinin kronik hastalığı haline gelmiş, farkına varamıyoruz.

Bu nedenle sorunlarımız ardı ardına devam ediyor. 

Devlet sorunlarının çözümünde siyasi partiler başta olmak ilgili ve yetkili kişi ve kurumlar bir araya gelebilmeli, asgari müştereklerde bir karara varabilmelidirler.

Bizim inançlarımıza göre, birbiriyle küs olanlar, barışma noktasında olumlu adımı ilk kim atarsa, sevabın çoğunu o alır. Bu bir protokol meselesi olarak düşünülemez.

Devlet meseleleri, “Önce onun gelmesi” veya “Önce benim gitmem” tarzında kısır çekişmeye feda edilecek kadar zayıf konular hiç değildir. Bir zamanlar Devletimizin en büyük sorunu olan Kıbrıs meselesi bu anlayış ve düşünce ile bir yere vardırılabilmiş ve seksen milyonun ortak davası olmuştur.

Bir önemli husus da her türlü faciada hemen sosyal medya paylaşımları başlıyor. Yaralı görüntüleri vermek, Devleti suçlamak kimin işine yarar ki?

Olay yeri görüntülerinin sosyal medyada paylaşılmaması gerektiğini düşünüyorum. Olay sonrası Devleti suçlayıcı açıklamalarda bulunmak değil, üzerimize düşen görevleri yerine getirmek önemlidir. Facialar öncesi ve sonrasında bu hususlara dikkat edilmesi gerektiği kanaatindeyim. T.V. oturumlarında konuşanlar ve gazetelerde yazı yazanlar bilhassa dikkatli olmalıdırlar. 

Çocuklar ve gençler bu olaylardan çok etkilenirler. Onlara örnek olabilmek, gençlere genç gibi bakabilmek çok önemlidir.

Konu ne olursa olsun, olaya hep yetişkin gibi bakıyor ve o çerçevede değerlendiriyoruz. Oysa bizlerin yetiştiği Dünya koşulları ile bugünkü yaşam koşulları çok farklı.

Onların düşünceleri, beklentileri ve hayalleri bizlerden farklı.

Onlar, ülkeleri, aileleri ve insanlık için mücadele etmek istiyorlar. Gençleri çok fazla yadırgamalıyız. “Biz senin yaşındayken…” diye başlayan nasihatlerde bulunurken çok dikkatli olmamız gerekiyor.

Onlar, baskının her türlüsünden nefret ediyorlar. Her şeyden önce adam yerine konulmak ve ona göre sorumluluk almak istiyorlar. Onlar zamanı geldiğinde bu vatan için canlarını bile feda ediyorlar. Hemen-hemen birkaç günde bir düzenin güvenliği için şehit oluyorlar. Millet olarak en büyük zenginliğimiz, kabına sığmayan dinamik gençlerimizdir.

Onların yüksek hayallerini coşku ile karşılayacağımıza, destek vermemiz gerekirken “Eski köye, yeni âdet getirme”, “Boyundan büyük işlere karışma” diye ağızlarını açtıklarına pişman etmemeliyiz. Onların da mutlaka hataları olacaktır. Adı üstünde ”Delikanlı” onlar. Zamanla taşlar yerli-yerine oturur.

Gençler mutluysa, aileler de mutlu olur. O zaman sorunlarımız kolay çözülür. Tersini düşünmek bile istemiyoruz.

HINCAL ULUÇ’U KAYBETTİK

Duayen Gazeteci Hıncal ULUÇ’un vefatını üzüntü ile öğrenmiş bulunmaktayız. Merhum Hıncal ULUÇ’a Allah’tan rahmet, kederli ULUÇ ailesi ve SABAH Gazetesi camiasına başsağlığı ve sabır dileriz. Ruhu şad ve mekânı Cennet olsun.

PENÇE-KİLİT OPERASYONUNA BAŞARILAR DİLERİZ

Kuzey Irak’ta Pençe-Kilit Hava Operasyonuna katılan kahraman ordumuza başarılar diler, şehitlerimize Allah’tan rahmet ve minnet dileriz.

Sağlıcakla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
FARUK KORÇA Arşivi