SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

ŞİMDİLİK EN İYİSİ İNANMAK..

Türkiye’nin yürekli, cesur, problem çözücü, gerçek entelektüel insanları, ülkenin gündemini kendi aydın kişiliklerinin sınırı içine çekmezler. Her konuda etkileşim bozukluğu yaratanlara karşı bir “balans ayarı” hazırlama gereğini duymazlar. Baskın kişiliklerini öne geçirmez, hep suskun kalırlar.

Aslında, sorumsuz dar görüşlü siyasiler ve onların etrafında beslenen yalakaların yarattığı bir dünya anlayışı, Türkiye’nin üzerine bir kılıf olarak geçirilmek istenir. Bütün bu yanlışlarla hep kendi kendimizi sorgulamak noktasındayız.

Döne döne yazdığım konulardan biri de ilaç tüketimi konusudur. Son günlerde uç veren ilaç bağımlılığı sorunları giderek tırmanmaktadır. Yıllar boyunca kendi deneyimlerime dayanarak açıkladığım yazılarımdan birini tekrarlamak isterim.

Türkiye, ilaç tüketimi bakımından en ileri düzeydedir. Vatandaşlarımızın ilaca bağımlılığı, diğer ülkelerden daha fazladır. Eczane raflarını inceleyen her insan, şık ambalajlı ilaç kutularının, hastalıkları için şifa vereceği umudunu taşır. Yaşamınızın sağlıklı kalitesini size planlayanlar hekimler değil, bu ilaçları yutturan rantiyeci sektörlerdir. Hastalığınızla ilgili bir organınızdaki enfeksiyon, kronik hale gelmişse, doktorların seçeneğindeki ilaç türü antibiyotiktir. Her tedaviye göre ilaç sektöründe üretilmiş çeşitli ham maddeler formüle edilmiştir. Bunların pek çoğu farklı dozaj değişikliğiyle emsal değerler oluşturan ilaçlardır.

Aylardır televizyonlarımızda tıp otoriteleri tarafından bu konular devamlı tartışılmaktadır. Hastalıkların branşlarına göre ihtisas yapmış bulunan hekimlerimiz:

“İlaç konusunda yanlış kanıya kapılmayın..” diyorlar.

Sağlık ürünleri konusunda haklı uyarılarda bulunduklarını iddia eden hekimlerimiz, uzmanlık dallarında şaşırtıcı konuşmalar yapıyorlar:

“Şimdiden tezi yok, bırakın o antibiyotik ilacını” diyerek ürkütücü kanıtlar ileri sürüyorlar. Vücut organlarının şeması üzerinde, ilaçların olumsuz etkilerini kanıtlamak, doktorlarımız arasında:

“Bir rol modele, dönüştü.”

Sağlığımızı ilgilendiren ilaçların hangisi yararlı, hangisi geçersiz derseniz, şimdilik bütün bunlar şaşırtıcı sonuçlarla dolu. 

İlaç fabrikalarının kazançlarının, silah sektörlerinin doyumsuz zenginliklerini ikiye katlayacak boyutta olduğunu düşünenler var.

Hekimlerimizce; Dünyadaki ilaç fabrikalarının “yutturmaca şifalarla” hastaları sömürme düzeni kurdukları, kanıtlanmaya çalışılıyor..

Ülkemizdeki bu şaşırtıcı açıklamaların televizyon ekranlarında devamlı tekrarlanmasının bir yararı oluyor mu?  Doktorlar ne öneriyorsa hastalar, reçetelerindeki kayıtlı ilaçları alıp yutuyor..

Ülkemize gelen küresel ilaç firmaları temsilcilerinin niyetlerine bu açıdan bakarsanız, “Yalnız kapı çalmadıkları” izlemine varırsınız.

Sağlıklı yaşam için vücudun kendi kendini tedavi edebilecek mekanizmalarını gerektiğinde servis gücüne sahip olduğunu öneren  hekimlerimize inanalım mı?

Şimdilik en iyisi inanmak.. İnsan sağlığını pazara çıkaranları, bu oyunun takımında tutmazsanız; “gol” atan çıkmaz..

Sözümüz, hayati önemdeki ilaçların inandırıcılığını kırmak için değildir.

İnsanın bir ağzı, iki kulağı vardır:

“Bir söyleyip, iki dinlesin diye..”

<