M. RIDVAN SADIKOĞLU

M. RIDVAN SADIKOĞLU

MADIMAK SİZİN NEYİNİZ OLUR? -2

Peki, neden bu ve benzeri olaylar tekrar ediyor?

Çünkü bizler, kendini sadece “öteki” bellediklerimiz tarif edebilen, parçalanmış bir kimliğin evlatlarıyız. Kendini dünyanın jandarması olarak gören ve ele geçirdiği bilginin gücü ile son dört asırdır dünyanın her karışına zulüm yağdıran muktedirler; belki bizim Çanakkale’mizi geçemediler ama dedelerinden daha hırslı ve yazık ki daha güçlü bir halde zihin dünyamızı, gönül coğrafyalarımızı ele geçirdiler

Bu satırlara yüreğini sağan biri olarak benimle birlikte inanıyorum ki sizler de yürek ülkemize dönüp kendi tenhamızda vicdanlarımızla baş başa kaldığımızda sızılarla yaşıyor, doğruyu ve yanlışı, haklıyı ve haksızı, suçluyu ve masumu, zorbayı ve mağduru hala ayırt edebiliyoruz. 

Ama nedendir bilinmez buna rağmen toplamımız adalet, hakkaniyet, doğruluk ve dürüstlük, iyilik ve merhamet etmiyor. Zira hiçbirimiz içimizdeki vicdani ikazla yeşeren doğruluğun, dışımızdaki karanlığa kayıtsız esaretini kendimize izah edemiyoruz. Bu ifadesizlik, bu zihin işgali, bu yarım kimlik ise öfkeden bir ırmak oluyor ve bulabildiği ilk yatağa akıyor. 

Bundan olsa gerek bir zamanlar, birbirine en benzemeyen insanlar arasında bile hukukun en hakkaniyetlisinin hüküm sürdüğü; ayrının az, aynının çok olduğu, insanlığa sevgiyi, barışı, merhamet ve adaleti öğreten bu topraklar; bugün atılan her fitne tohumunun yürek ve zihinlerde yeşermesi ile fesat ağacına dönüşerek birliği, beraberliği ve kardeşliği zehirliyor ve bu mümbit coğrafyayı ayrışmanın, bölünmenin, kendinden olmayanı hırs ateşiyle yok etmenin merkezi haline getiriyor. 

Neye inandığımızı, aslında bizim kim olduğumuzu, neyi temsil ettiğimizi, elimizdeki kadim mirası ve ruh köklerimizdeki gerçek huzuru bize uzun uzun anlatacak, kimliğimizi benliğimizde aşikâr edecek kişi veya kişilerden de yaşam ve zihin konforlarımızı bozmamak adına uzak durmayı tercih ediyoruz. 

Kendimizin ise zaten böyle bir arayışı yok. 

İlk düğme doğru iliklenmediği için de üzerimizdeki iman elbisesi iğreti duruyor ve doğal olarak “bilinç boşlukları” oluşuyor. Muktedirlerce her türden algı mühendisliği faaliyeti, toplumsal bilinç boşlukları üzerinden gerçekleştirildiği için de bilincindeki boşlukları gidermeyi sürekli erteleyen bizim gibi toplumlar için de kötü sürprizlerin sonu maalesef gelmiyor.

Mademki kadim öğretilerimiz bugünü doğru okuyabilmek için atılacak et etkili adımın; geçmişte düşülen yanılgılarla dürüstçe yüzleşebilmek olduğunu fısıldıyor; öyleyse kendimizle yüzleşelim ve ortadaki yürek yakan tabloya rağmen kendi haklılıklarını sözüm ona parlatmak için, Sivas’taki “Madımak Katliamı” üzerinden Aziz Nesin’in “ateist” yönüne atıf yaparak "iyi oldu!" diyen güruha soralım;

Kalıplara dökülmüş sözlerin, önceden tanımlanmış duyguların, çatışmaya ayarlanmış fikirlerin, kimliksiz maskelerin, gıdası cehalet olan duruşların, putlaştırılmış sıradanlıkların, kabartılmış egoların, önem suyuna bandırılmış önemsizliklerin, bütün bu saçmalıkları meşrulaştıran güdük bahanelerin dünyasında; siz inancınızı yeşertip gönüller fethedemedi iseniz kişinin dininden, inancından, meşrebinden, namazından, orucundan, gittiği hac, yaptığı umreden size ne?

Bunlar bireysel ibadetler değil mi? 

İman dediğiniz şey yürek işi değil mi?

(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. RIDVAN SADIKOĞLU Arşivi