ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

GOLCÜ VURUŞU

Jesus bir müddet ara verdiği dörtlüyle dizdi takımını. Fenerbahçe sistem, felsefe ve oyun karakteri olarak neredeyse her maç aynı oyunu sahneliyor. Üçüncü bölgeden başlayarak rakibe basan, hızlı oynayan, topu rakibin ayağından hücum presle mümkün olduğunca en kısa sürede alan ve gollük pozisyon hazırlamak için atağa kalkan, rakip öne doğru gitme hazırlığındayken de, örnek Emre Mor, önde oynayan oyuncularda dahil olmak üzere defansa olabildiğince yardım eden bir takım izlemeye başladık ilk düdükle beraber.

Ben dörtlü savunma sisteminin kenar oyuncuları daha az yorduğunu, en azından harcanan enerjinin paylaşıldığını düşünüyorum. İlk devrede Osayi - Emre ve Alioski - Lincoln ikilileri enerjilerini ve gayretlerini paylaştılar. Dolayısıyla aksiyonlarını yapmak için çaba sarf ederlerken de  fiziksel olarak ekonomik yoruldular.

AEK nerdeyse Fenerbahçe kalesine gelemedi desem, direkten dönen pozisyon hariç ki o da ofsayttı, herhalde abartmış olmam. Rossi çok rahat bir pozisyonda mutlak golü kaçırdı ama yaptığı enfes asistle hatasını telafi etti. Açıkcası Batshuayi'nin meşin yuvarlağı önce düzeltip sonra vuruş yapacağını düşünmüştüm Belçikalı oyuncu kaleye giderken. Ancak Michy harikulade bir golcü vuruşu yaptı. Fenerbahçe'nin senelerdir ihtiyacı olanda buydu zaten; “Golcü vuruşu yapacak bir santrfora sahip olmak”.

ARDA’ya DOYAMADIK

İkinci yarı yine her hattıyla hırslı oynayan, Mor ile direğe takılan, dörtlü oynamasıyla sahaya daha iyi yayılıp parselizasyonu mükemmele yakın yapan bir Fenerbahçe vardı sahada. Fakat bu kadar iyi oynarken, pozisyonlar bulup ikinci sayıya ulaşamamanın en büyük riski beklenmedik bir anda gol yemekti ve Fenerbahçe farkı mutlaka ikiye çıkarmalıydı. Tam bu satırları yazmayı bitirmiştim ki Alioski'nin büyük hatasında Faraj mutlak bir pozisyonu gole çeviremedi. Gol gelseydi işin rengi değişebilirdi.

Fenerbahçe çok gol kaçırdı. Ancak "Atamayana atarlar" klişesi gerçekleşmedi! Rossi'nin kullandığı etkili serbest vuruşa önce Atilla dokundu kafasıyla, sonra Garcia topu çizginin arkasına itti ayaklarıyla. Ardından Rossi, Batshuayi ve Henrique farkı arttıracak pozisyonları bulsalarda çerçeveyi bulamadılar. Gelelim Arda’ya; Çok az vakit aldı. Ama yerinde oynadı. Kanatta değil 8 numara pozisyonundaydı. Sanırım Türkiye Kupası maçlarında yeterli zamanı alacaktır. Ve onu izlemek isteyen Fenerbahçe taraftarı tribünleri Ada için dolduracaktır maçlar çok çekici olmasada! 

Gecenin Notu: Jesus her zamanki gibi farklı bir on bir ve farklı bir sistemle sahaya sürdü takımını. Gole çevrilemeyen pozisyonlar dışında hocanın planı yine tıkır tıkır işledi. Osayi'nin ikinci yarının başında sağdan içeri girip filelerle meşin yuvarlağı buluşturamaması üzerine kenarda bağıran, çağıran, hatta oyuncusuna kızan bir teknik adam değil aksine bir baba şefkatiyle oyuncusunu alkışlayan olgun bir hoca vardı. Jesus’un böylesine derin bir kadroyu doğru yönetmesinin arkasındaki başarının sırrı belkide oyuncularına gösterdiği “Baba şefkati” olmalıydı.

Kürsüye Kim Çıktı? Sanırım tartışmasız birincilik madalyası Crespo'nun hakkıydı. Derbide ki onca koşuşturmacaya devam etti bıkmadan, usanmadan, ve yorulmadan. Sanki derbiyi oynamamışcasına mücadele etti Larnaca’ya karşı. Bu arada AEK'nın kalecisi Kenan'ı da es geçmeyelim. Bir çok pozisyonda Fenerbahçe'nin usta ayaklarına gol izni vermedi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ASIM ÇALIK Arşivi