FARUK KORÇA

FARUK KORÇA

SEÇMEN UMUDA OY VERİR

Muhalefete mensup bazı partiler ve siyasetçiler sürekli karamsarlık üretirler. Seçmenler bu partilere rağbet etmez. Muhalefet iktidara hazır olmalı ve umut vaat etmelidir. Süleyman DEMİREL 1965’te tek başına iktidara hazırlıklı geldi. Turgut ÖZAL da aynı şekilde hazırlıklıydı. 2002’de Recep Tayyip ERDOĞAN gelmeden önce hazırlıklarını yapmıştı. Bugünkü muhalefet partileri yirmi yıldır bu hazırlıklarını tamamlayamadılar.

Siyaset, yürek ile aklın buluşmasıyla mesafe alır. Medya, Millet İttifakı’nın “yuvarlak masada üretilen projelerinden” değil de, “yenen yemekten” bahsediyorsa topluma umut verilmiş olmaz. Sadece ERDOĞAN’ı eleştirmek, “ERDOĞAN’ı gideceğini ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin getirileceğini” vaat etmek yeterli olmaz.

Aylardır aynı söylemler, Cumhurbaşkanlığı adaylığı, erken seçim, “ERDOĞAN’ın seçimi kaybedeceği ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüleceği” söylenip duruyor. Türkiye durduk yerde sistem değişikliğine geçmedi. Geçmişte bu Ülke azınlık hükümetlerinden ve koalisyonlardan çok çekti. Bu konu dikkate alınmalıdır.

Bozuk plak gibi sürekli aynı beste seslendiriliyor. “2022 sonbaharında erken seçim var hazırlıklı olalım”. Sonbahar geldi. “Hani erken seçim?” Millet İttifakından bir Allah’ın kulu çıkıp ta “Yanılmışız” demiyor. Erken seçim tahminleri tutmayınca Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı gündemi işgal etmeye başladı. Aynı konuşmalar aynı kanallar, aynı aday adayları, bitmeyen senfoni gibi “Anlat babam, anlat”.

Siyaset vizyon ister. Rakipten nefret etmek vizyon değildir. Tek ortak nokta “ERDOĞAN nasıl indirilir?” Siyaset ERDOĞAN’ı indirmek üzerine kurgulanmaz. Toplumun sorunlarını çözecek projeler üretilmeli ve Millet umutlandırılmalıdır.

Erken seçimi temcit pilav gibi Milletin önüne ısıtıp, ısıtıp getirmek sadece bürokrasinin hızını kesmeye yarar. Zaten ağır aksak işleyen bürokratik mekanizmayı daha da yavaşlatmanın kime ne faydası var? Millet zaten hayat pahallılığı ve zamlardan bunalmış durumda, seçimleri düşünecek ne hali ne de zamanı var.

Millet İttifakı “Sonbaharda seçim” demişti, anketçiler ve siyaset bilimci geçinenler, yazarlar, “Sonbaharda baskın seçim rüyası” görenler o kadar çoktu ki. İktidarın defaatle “Seçimler zamanında yapılacak” sözlerine itibar etmediler ve yanıldılar. Önceki yazılarımda da açıkladığım gibi, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme dönme ve erken seçim” söylemleri yeterli olmaz. Geçmiş dönemlerde rahmetli DEMİREL ve ÖZAL, “Parlamenter Sistem ile Ülke sorunları çözülmez, bu sistemle koalisyon hükümetleri kurulur, o da Ülkeye zarar verir” demişler ve “Başkanlık Sistemi”ni önermişlerdir.

Rahmetli ECEVİT, “Ne yoksul, ne baskı, ne ezilen, ne ezen, insanca hakça bir düzen” söylemi ile 1977 seçimlerinde %42 oy ile birinci parti oldu.

Rahmetli ERBAKAN düzen değişikliğinden yana olup “Adil düzen” diyerek 1995’te partisini birinciliğe çıkardı.

Başkanlık Sistemini parti programına alan ERDOĞAN, sistemi değiştirmeyi başardı ve yirmi yıldır iktidarda.

Millet İttifakı’nın bugünkü söylemleri yetecek mi? Önümüzdeki seçimlerde göreceğiz. Ama sadece söylem yetmiyor, söylemin, sloganın, iddianın içini doldurmak da gerekir.

Millet İttifakının hedefi olan “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme dönmek”, akla koalisyonlar ve Cumhurbaşkanını seçemeyen Türkiye getiriyor.

O zaman ne yapmalı?

Ben Ana Muhalefet partisinin davetlisi olarak KILIÇDAROĞLU’nun bulunduğu bir toplantıda TRAKYA GRUBU Genel Başkanı olarak yaptığım konuşmada “Ülke için en iyi çözümün, yüzyıldır uygulanmakta olan parlamenter sistemin faydalı taraflarını alarak, bugünkü Başkanlık Sistemi’nin de Ülke menfaatlerine olan taraflarıyla birleştirmek sureti ile adına da “Milli İttifak” denilebileceğini ve Millet için bunun daha uygun olacağını” açıkladığımda salondakilerden olumlu tepkiler almıştım. Konuşmamın sonunda da “Milletin ekseriyetinin oyu ile değiştirilmiş bir sistemden tekrar Milletin oyu ile eski sisteme dönülmesinin mümkün olmayacağını”, şahsen benim buna “Evet” dememin mümkün olmadığını” anlatmıştım.

KILIÇDAROĞLU, İMAMOĞLU ve KAFTANCIOĞLU’nun merhum MENDERES ve ÖZAL’ın kabrinde dua etmelerine bir takım çevreler “Hangi yüzle gelmişler?” Bir kısım çevreler de “Ne iyi etmişler, demokrasinin güzel bir fotoğrafı” demeleri ve “Seçim var ya, bu şekilde konuşulması doğal” düşüncesini akla getirmiş olsa da;

İster seçim riyakârlığı, ister mavi boncuk dağıtmak olsa da önceki yazımda da belirttiğim gibi bu değişen güzel bir muhalefet anlayışı olup, Milletimizi umutlandırdığı kanaatindeyim.

İlle samimiyet arıyorsak, siyaset sahnesine dönüp bakalım.

Her “Kuva-yı Milliyeci’yim” diyen sahiden Misak-ı Milliye sadık mı acaba?

Her “Sosyal Demokratım” diyen sahiden sosyal insan mı?

Her “Milliyetçiyim” diyen gerçek bir milliyetçi gibi davranıyor mu?

Her seçim arifesinde bu maskeler düşmüyor mu?

Hal böyle iken, MENDERES’in kabrini ziyarette niye ille de samimiyet aranıyor?

Bence bu nezakete teşekkür edilir.

Sağlıcakla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
FARUK KORÇA Arşivi