M. RIDVAN SADIKOĞLU

M. RIDVAN SADIKOĞLU

ORUÇ BİZİ TUTSUN-4

Zira bu rahmet ayında, yürek pusulamız hayra (paylaşıma, yoksula koşmaya, elimizdekini dağıtmaya) dönmek şartıyla; farklı hisseden, farklı yaşayan, farklı şükreden ve farklı ibadet eden insanlar olabilirsek; işte o zaman bu mübarek ayın bir örtü gibi günahlarımızı örttüğünden, gökyüzünden boşalan yağmur damlaları gibi hayatımızı kirlerinden arındırdığından söz edebiliriz.

Peki tüm bu tespitlerimden çok kötü durumda olduğumuz kanaatine mi varalım?

Bence hayır!

Öncelikle her yeni Ramazan'da biraz daha serpilip gelişerek yüreklerimizi umut kandilleriyle ısıtan yardımlaşma ve dayanışma duygumuzun artışına şefkatli bir vurgu yapmak gerek bence. Zira benim gördüğüm ve algıladığım kadarıyla daha ziyade yerel yönetimlerin öncülük ettiği ve giderek farklı sivil girişimlerle de desteklenen yardım ve destek çalışmaları son birkaç yıldır Ramazan ayına alkışlanacak bir çaba ile damgasını vuruyor. 

Son birkaç yıldır Ramazan’la birlikte özellikle büyük şehirlerde sayıları milyonları bulan yoksul insanlarımızın, zengin ile yoksul arasında gün geçtikçe büyüyen uçuruma inat bu yardımlaşma ve paylaşma faaliyetleri ile çehreleri ve hayatları aydınlanıyor. Çünkü kendi ruh yatağını bularak akmaya başlayan kardeşlik gayretleri en azından otuz gün boyunca herkesin karnının doymasını, aynı nimetlerden faydalanmasını sağlıyor. 

Bu nedenle olsa gerek mümbit coğrafyamızın ruh köklerinde saklı olan irfani ve vicdani değerler bakımından son elli yıl içinde gösterdiği en önemli hayat belirtilerinden birinin, Ramazan ayında yoğunlaşan ama yavaş yavaş bütün yıla da yayılma eğilimi gösteren alkışlanası yardımlaşma ve dayanışma hareketleri olduğunu düşünüyorum. 

Ayrıca özellikle belediyelerimizce organize edilen konser, gösteri, sohbet, söyleşi, sergi ve konferans adı altında envai çeşit faaliyet ile kısır kültürel hayatımıza belli bir ivme kazandıran kültürel faaliyetleri ise bu tür zaman dilimlerinde oldukça önemsiyorum. Ama bunun da “dostlar alışverişte görsün” diye değil, ramazan ayının ruhuna, tabiat ve manasına uygun olarak yapılması şart tabi ki. 

Zira kendi çocukluğumdan biliyorum toplanan bu kalabalıkları birer ilim ve irfan meclisine dönüştürmek; Ramazan'ın kendi maneviyatına, hissiyatına, mana ve ahengine uygun yollarla ihya edilmesine vesile olmak çok da zor değil. 

Dahası hilali görmeye devam eden ve onu sabır ve heyecanla bekleyen bir coğrafyadan Rabbin emri mucibince umut kesilmez. Çünkü, seher vakitlerinde gözyaşları ile abdest alan gönül ehlinin hatırına olsa gerek, bence henüz tutunduğumuz dal kurumuş değil. 

Öyleyse…

İnanmanın olanca diriliğiyle hayat bulduğu, dünyayla bütün bedensel bağlarımızı kopartarak yaşananın dışında bir hayat aradığımız, bu uğursa sabredip sebat ettiğimiz, imanımızın bizim için ne kadar bağlayıcı, belirleyici ve öncelikli olduğunu kendimize ve dünyaya gösterdiğimiz; yemeden içmeden kesilerek bizi besleyen asıl gıdayı keşfetmemize imkân tanıyan bu dalın umuduna sarılarak irkilme ve yeniden şekillenme olan bu mümbit mevsimde; 

Rızkın boğazın düğümlerinde kazandığı lezzete, rahmete dikilmiş gözlere, gökyüzünü dolduran kandillere, paylaşmak için dökülen yürek terine; sabır, metanet ve teslimiyetin insan kılığına girip sokaklarda dolaşmasına, vicdanları dolduran engin muhasebeye, yanlışı mahkûm eden pişmanlıklara merhaba demenin tam zamanı.

İhtiras düzenine taş koyan ve bizi gaflet uykusundan uyandıran rahmet ayına selam olsun.

(Bitti)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. RIDVAN SADIKOĞLU Arşivi