MEHMET AYCAN

MEHMET AYCAN

ÇOK ESKİ BİR HİKAYE

Eski hikaye...Bu yeni versiyonu... Ben uydurdum...

BU metaforu - birseyin sembolik olarak baska birseye benzetilmesi ama bu yapılırken "gibi" lafının kullanılmaması.- daha öncede yazdım diye hatırlıyorum,

Olsun yine anlatalaım…

İki eski Alman Başbakan Gerhard (Schröder) ve Helmut (Kohl)İstanbul’a gelmişler...

Hikaye bu ya, önce İstiklal Caddesi’nde akşam iki volta atıp piyasa yaptıktan sonra, işin gereğini yerine getirmişler.

Nevizade Sokağa dalmışlar...

Yine hikaye bu ya; ortalık cıvıl cıvıl...Genç kızlar, genç oğlanlar bir neşe bir muhabbet...

(Tabi milattan önceki bir zaman; şimdi ki fiyatlarla Nevizadenin, Asmalı mescidin, Pasajın  kenarından bile geçmek mümkün değil)

Gerhard ve Helmut’da dayanamamışlar

Yaz günü, dışarıda bir masaya tünemişler, beyaz peynir bir de küçük rakı...

Sonra bir muhabbet bir muhabbet...

Eeee....Entel mekanı Nevizade, sohbet, heykel resimden başlayıp sonra eksik etek Angela’ya  (Merkel) kadar uzanıvermiş hemen...

Rakı bu... Gerçi markalandı artık çeşidi bol, fiatı haşmetli...Ama yine de sonuç aynı...

Şişede durduğu gibi durmuyor...

Bir efkar bastı mı, sorma gitsin...

Gerhard soruyor...

Ya Helmut, Angela’nın yaptığına ne demeli.... Yapılır mı bu Türkiye’ye

Ya sorma demiş Helmut...Haklısın...Bizim dünürde zor da kaldı… (Kohl damadı Türk)

Ne alakası var diye terslemiş Gerhard.........

Sonra bir iki kadeh daha...diller dolaşmış önce sonra yarım dilli muhabbet iyice koyulaşmış...

Ve sonunda Gerhard patlamış...

Ya Helmut, bu Angela’nın inadı bitmez, ııh derse ne olacak bu Türkiye’nin hali...

Helmut, “takma kafana” demiş...

-Bizim dünür, bir yolunu bulur. O işini bilir...

Gerçi bugünlerde artık Angela gitti yerine  Olaf Scholz bakıyor…

Olaf’ta bize fena halde “of offf….” çektirmeye kararlı görünüyor bugünlerde…

Olaf diye geçmeyin sakın ha…Gençliğinde Almanya’yı "büyük sermayenin merkezi" ve NATO’yu "saldırgan-emperyalist" olarak eleştiren sıkı bir solcuydu…

Şimdi kendisi "saldırgan-emperyalist" yapısıyla gündemde.

xxxxx

Eskilerin yenileri eleştirdiği rakı masası metaforunda  hikâyede bir kişi eksik...

O eksik kişi, işini bilir biri mi, yoksa iş bitirir biri mi göreceğiz...

Göreceğiz diyorum, çünkü seçim hemen kapıda...

Bugünlerde Avrupa ile pek haşır neşir değil… Önce iç, sonra Türki Cumhuriyetler revaçta..

Bir de durduk yerde niye sandıktan bahseder olduk ki...

Bu gidişle “Yoksa ne olacak halimiz” diye biz başlayacağız dövünmeye...

Bu “ne olacak halimiz” durumu biraz karışık...

Bu sadece Nevizade Sokağı espirisine de bağlı değil...

Uzun zamandır tartışılıyor...

“Ne olacak bu enflasyonun hali”

Doğrusunu isterseniz ahalinin belini büktü bu enflasyon durumu…

Devlet-i aliyeleri “asgari”lilerin durumunu bir nebze düzeltti ama, geri kalan vatandaşın hali harap.

TÜİK’e göre; ahali “kral gibi” ama, çarşı pazara göre vatandaş açlık sınırının bile altında…

Emekliye memura verilen zam oranlarına göre iki sonuç çıkıyor ortaya;

1-) Ya AKP seçimi garantiledi zam yaparak seçim ekonomisi uygulamaya gerek yok…

2-) Biz yanlış biliyoruz ortada seçim falan yok. Seçim 2024’te falan galiba…

Veya…

Veyası falan yok.. Memurda emeklide suratlar asık moraller sıfır…

Hele hele emeklinin durumu fena; ölmüşte ağlayanı yok…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
MEHMET AYCAN Arşivi