Kerim EVREN

Kerim EVREN

TOK MİDELER VE 'KARŞI DEVRİM'

"Duygulanım"; genel anlamıyla 'etkilenme, teessür' demek

Felsefede ise 'herhangi bir dış etmenle, ruhsal durumun değişmesi' gibi karmaşık anlamlar yüklü bir kavram.

Kendimizi bildik bileli, zamanı doğru kullanmaya çalışarak okuyan ve kültür sanat etkinliklerinden karınca kararınca da olsa kendimize düşen 'insanî pay'ı almayı amaç edinenlerdeniz.

Birkaç gün önce tanık olduğumuz bir insanlık durumu; daha önce okuyup ya da tiyatro sahnesinde, beyazperdede izleyip etkilendiklerimizden çok başkaydı.

Yaptığımız gündelik kısa yürüyüşler sırasında bir parkta soluklanıyorduk. Az ötemizdeki güvercin sürüsü birden gürültüyle havalandı. Kendilerine yaklaşan eli naylon torbalı, yaşlı bir adamın güvercinlere yem vermek üzere olduğunu zannettik.

Gerçek ise tam tersineydi...

Herhangi bir insanda duygulanım tsunamisi yaratacak denli çarpıcı, irkiltici, tüyler ürpertici, derin derin düşündürücü...

KUŞUN EKMEĞİNİ ÇALMAK

Yaşlı adam, bir hayvanseverin güvercinlere doğradığı ekmek parçacıklarını önlerinden telaşla alıp elindeki naylon torbaya dolduruyordu.

Biz şaşkınlığımızı üzerimizden atamadan, parktaki birinin "Güvercinler sana çok kızacak!" tepkisini de duymazlıktan gelerek kaşla göz arasında ortalıktan kayboluverdi.

Ruhsal durumumuz, bu "duygulanım" sarmalı ile günlerdir karman çorman.

Sokaktaki çöp bidonlarını karıştıranlardan, semt pazarlarında akşam saatlerini bekleyip atık toplayanlara; market önlerinde kaldırıma taşan sebze meyve kasalarından 'tadına bakma' bahanesiyle bir iki tane ürünü el çabukluğuyla gözümüzün önünde (ç)alıp cebine atan insan sayısındaki patlamaya varan artışın zaten ayırdındaydık.

1920 Nobel Yazın Ödülü'ne değimli görülen Norveçli yazar Knut Hamsun (1859 -1952), "Açlık" romanında (Can Yayınları) kendi sefil yaşamından kesitler anlatır.

Gazete yazarlığıyla karnını doyurma savaşımı verdiği yıllarda Hamsun, gözlüğünü bile rehin vermeye kalkışır, bu arada köpeklere yedirme bahanesiyle kasaptan aldığı kemikleri sıyırarak açlığını gidermeye çalışır.

2024 Türkiye'sinde yaşasa Hamsun bunu da yapamazdı; çünkü kasaplar, kemiği kilosu 50 liradan satıyorlar.

BEKİR COŞKUN'A RAHMET

TÜİK'in geçen hafta verdiği sayılara göre de 2023 yılında yüzde 4,5 büyümüşüz!

Ama ne hikmetse yüzde 4,5'luk büyümenin (!) içinde tarım da yok, sanayi de.

Bekir Coşkun (1945 - 2020) sağ olsa "Neremiz Büyüdü" diye bir yazı döktürüp ülkeyi yönetenlerin yüreğine oturturdu.

2018 yılında koskoca bir tarım bakanı, kendilerine "Saman, buğday ithal ettiniz!" diye eleştiri yöneltenlere, "Paramız var ki ithalat yapıyoruz." diye tarihsel bir inci yumurtlayarak karşılık vermemiş miydi!

Mirasyedi (!) harcamaları korkunç; son bir yılda yalnızca tarım ürünleri dışalımına yani para babası yerli dışalımcıya ve yabancı ülke çiftçilerine 20 milyar 400 milyon dolar ödemişiz.

Kendi tarım üreticimizle hayvancımızı aç bîilaç bırakarak...

2006 yılı tarihli Tarım Yasası'nın 21. Maddesine göre, ulusal gelirin en az yüzde 1'inin devletçe çiftçiye yardım olarak verilmesi gerekiyor.

İktidar, kendi döneminde çıkan bu yasaya tam olarak hiç uymadı, hâlâ da uymuyor.

Ve kaçınılmaz sonuç:

Ülkemizde tarımla uğraşan 1,5 milyon ailenin sayısı, 500 bine düşmüş.

Son olarak Azerbaycan'dan dut ve ayva ile birlikte neyin dışalımının yapılacağını öğrensek beğenirsiniz:

Şarap ve öteki kimi alkollü içkilerin...

SAVAŞ YILLARI GİBİ

(Ayık kafayla bakılınca)Türkiye'nin, gelir dağılımındaki adaletsizlik bakımından Avrupa'da en kötü ikinci ülke olduğu (birinci Sırbistan) görülüyor.

Geçen ay açıklanan araştırma sonuçlarına göre, nüfusumuzun yüzde 20'lik kaymak tabakası, gelirini yüzde 49,8'e yükseltmiş. Geri kalan yüzde 80'lik bizler, her alanda üretim gerilediği için sürekli küçülen ekmeğin inceldikçe incelen dilimleriyle açlığımızı gidermeye çalışıyoruz.

Üstelik bu, yine TÜİK'in açıkladığı hâlipürmelalimiz.

Açıklanmayan ise çocuklarımızın okula aç gitmeleri. Eski Millî Eğitim Bakanı Özer, öğrencilere bir öğün bedava yemek vaadinde bulunmuştu. Konuya ilişkin öneri, AKP - MHP oylarıyla Meclis'te reddedildi.

Sanki seferberlik yıllarını yaşıyoruz.

Katılmadığımız hâlde II. Dünya Savaşı'nın yıkıcı etkilerinin sürdüğü 20 Ekim 1941'den 8 Eylül 1946'ya değin ülkemizde ekmek karneyle satılıyordu.

Israrla yoksuldan alıp varsıla verenlere sesimizi yükseltmedikçe güvercinlerin önündeki ekmeği gasp etmekten bakalım daha hangi insanlık durumlarına varacağız!..

'İRADE' SEÇMENDE

Şiirde, 'ulusal romantizmin sesi' diyebileceğimiz "Beş Hececiler"den Faruk Nafiz Çamlıbel (1898 - 1973) bile benzeri durumlara dayanamayıp 'patlamıştı':

"... bir kavmi uykusundan uyandırır bu hâller
doğar aç midelerden nur topu ihtilaller..."

Önümüzdeki 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri, iktidar ve bileşenlerine güle güle denileceği, "sandıkta devrim" niteliğinde sonuçlarla taçlandırılabilir mi?

Devlet gücünü, elinde bulunduranların seçim propagandası için giderek artan doz ve şiddette tepe tepe kullanmalarına; Türkiye'nin dört bir yanından gelen 'düzmece seçmen listesi' haberlerine; seçmenin kafasını karıştıracak 'kopya adaylar' bile çıkarmalarına; iktidarı eleştiren herkesin terörist ilan edilmesine karşın umut, Kaf Dağının ardında değil bizce.

Ulusça hâlen bize yaşatılanlara müstahak olmadığımızı -seçim sandığında- göstermek yine bizim elimizde.

85 milyonun gözü önünde her gün olup bitenlerin, Faruk Nafiz Çamlıbel 'ulusal romantizm'inin tam zıddı sertlik ve acımazlıkta olduğu gerçeği kafamıza dank etsin yeter ki;

"... doğuyor tok midelerden nur topu karşı devrimler!"

DİL YANLIŞLARIMIZ

Show TV'deki "Kızılcık Şerbeti" dizisinin Abdullah Beyi Settar Tanrıöğen, geçirdiği beyin anevrizması rahatsızlığını henüz atlamadığı için ekranda 'zorunlu ayrılık' yaşandı. Değerli sanatçıya tekrar acil şifa diliyoruz.

Tanrıöğen'in rolü, bir başka başarılı oyuncu olan Ahmet Mümtaz Taylan'a verildi.

Kanal, 1 Mart 2024 gecesi, dizinin yeni bölümünü ekrana getirirken şu yazılı duyuruyu yaptı:

"Settar Tanrıöğen'e Kızılcık Şerbeti ailesine kattığı kıymetli değer için çok teşekkür ederiz."

Dizinin yapımcı ve yöneticilerini, bu vefakârlıkları nedeniyle kutlarken kendilerine bir de anımsatmada bulunalım:

Arapça kökenli "kıymet" sözcüğünün bire bir öz Türkçe karşılığı "değer"dir.

Dolayısıyla "kıymetli değer" denmez.

Aynı yanlışa, hâlen TBMM Başkanvekili olan eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da düşmüştü. Bozdağ; daha sonra 15 Temmuz Darbe Girişiminin 'mimarı' olacak FETÖ için 2011 yılında Meclis'te "güzelleme" yaparken şöyle demişti:

"Fetullah Gülen, bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir."

Tanzimat dönemi şair ve yazarlarımızdan Muallim Naci (? - 1893), "Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür." demiş. Yani 'insan belleğinin eksikliği ya da sakatlığı, unutmasıdır, unutkanlıktır.'

Ama, arşiv unutmuyor.

GRAM GRAM 'EPİGRAM'

Ruhunu emperyaliste sattırır bu illet

Şifasızmış, gözünü koltuk hırsı bürümek;

İsrail'le ticareti yüzde yirmi artır

Gazze'de döktüğü kanı seçime alet et!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kerim EVREN Arşivi