M. RIDVAN SADIKOĞLU

M. RIDVAN SADIKOĞLU

KALEMLER EMANETTİR-2

Zira birer “yürek fetihçisi” sıfatıyla yaşamları boyunca durmaksızın hakikati haykırarak gönüllerin kapısını değil bir kez, binlerce kez vurmaktan usanmamışlar; yüreklere gücün sözünü değil sözün gücünü fısıldamışlardır. 

İlahi hitaba baktığınızda ise onlara bu gayreti veren şeyin, “hakikati” taşıyan söze ait emanet bilinci uğruna servetlerini, hayatlarını, varlıklarını ortaya koyduklarına; horlanmaya, azarlanmaya, tehdide, dövülmeye, sövülmeye katlandıklarına hatta kimi zaman hayatlarından dahi olduklarına vakıf oluyorsunuz.

İşte bu emanet bilinci ile adeta gecelerimi gündüzlere ekleyerek, bugün bilginin gücünü eline geçirip sözüm ona “hayatı kolaylaştırmak, mutluluk pazarlamak” adı altında adına teknoloji dedikleri şeyle, bir taraftan insanların ve kültürlerin zihnini köleleştirip anlam haritalarını yok eden, öte taraftan kendilerine benzemeye direnenlerin, “tek kültür” hegamonyasına karşı çıkanların, doğal zenginliklerinin yağma edilmesine kıyam edenlerin üzerine “güncel ama popülist argümanlar üreterek” yağdırdığı bombalarla kan kusan kravatlı toplum mühendislerinin, haçlı ruhunu diri tutmak için geceli gündüzlü çalışan samimi birer nefer olduğunu görüyorum.

Sadece son elli yıllık süreçte insanlığın anası olan manevi mirası üzerinde tepindiğimiz bu mümbit coğrafyanın, insanlığa medeniyet öğreten Ortadoğu Coğrafyasının, kültüründen hala hikmet emdiğimiz kadim Mezopotamya Medeniyetinin yaşadığı ekonomik, kültürel, toplumsal değişimini; anlam haritalarının nasıl ters düz edildiğini, bu coğrafyalarda yaşayan insanların yaşadığı ruhsal sıkışmayı, sürüklendiği ahlaki yozluğu görememek için kör olmak lazım sanırım. 

"Ezan okunan her yer vatandır" fikrini besleyen ve bu fikri misak-ı milli olarak bağrına basarak, farkı fark edebilen nasipli gönül erlerine sözüm yok. Çünkü zaten onlar insana bir şeyler söyleyen, onu bulunduğu halden daha iyisine çağıran, başka bir dünyanın mümkün olduğunu fısıldayan kelimeleri, yüreklerine yük etmiş durumdalar. 

Ancak anmaya çalıştığım şu tabloyu dahi “topraklarımız işgal altında değil ki” gibi bir fikirle çürütmeye çalışan aklı evveller bilsinler ki;

Artık topraklar tankla, topla, tüfekle değil; bilginin gücüyle, ekonomik güçle, kültür yozlaşması ile, zihinsel kölelik ile, gücü elinde bulunduran muktedirlerin kendi kültürlerinin yansıması olan ahlaki körlükle işgal ediliyor.

Dolayısıyla ceddimizin uğruna şehadet şerbeti içip canlarını ve kanlarını imanlarına şahit kıldıkları “kurtuluş savaşı” hiç bitmedi ve görünen o ki en son ferdimizi kendilerine benzetene kadar, gönül coğrafyalarımızın en bakir alanlarını ele geçirinceye kadar, anlam haritalarımızın kırk yaş ve üstü bireylerince el üstünde tutulan kırıntılarını da yok edinceye kadar sürmeye de devam edecek.

Yani bu iş, sadece okullarımızın duvarlarına büyük puntolarla “Çanakkale Geçilemez” yazmakla veya milli bayramlarda bayrak sallayıp hamasi nutuklar atmakla, “Vatan Millet Sakarya edebiyatıyla” olmuyor. 

Çünkü Çanakkale’yi geçmeye çalışan o ruh, ecdadından torununa bilenen bir hırsla hala dipdiri. Üstelik bu kez dedelerinden daha güçlü bir şekilde bilginin gücünü ellerine geçirmiş durumdalar ve çağa ait bu gücü muhtelif argümanlarla süsleyerek saldırıyor, parçalıyor sonra da parçaları yutuyorlar.

Peki bu nasıl oluyor?

Yazmıştım, ilahi beyanın hatırlatmak fayda verir ikazınca yineleyelim;

Bugün en karşıt olanlarımızın bile ‘evrensel değerler’ denince gayrı ihtiyarî yüzünü Batı’ya dönmesi tesadüf değil zira bu ayrım aslında zihinsel bir ayrımdır ve geçmişten devralınmıştır.

 (Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. RIDVAN SADIKOĞLU Arşivi