ALİ NAİLİ ERDEM

ALİ NAİLİ ERDEM

İNSAN-3

Gerçekte insan bir iştahlar ve ihtiraslar bütünüdür. Ve çok kereler bir doyumsuzluğun içinde çırpınır. Şeyh Sadi Şirazi "Bu Dünya iki padişaha dardır" derken, iştahın ve ihtirasın ulaşılmazlığını belirtiyor. Yine aynı konuda "Bir hasır on dervişe boldur" diyerek mükemmele yürüyen insan da ihtirasların ve iştahların azaldığını ve sadeliğin ve kanaatin yükseldiğini anlatıyor.

İşte bu insanın bir konusu vardır. Kant "İnsan ahlak konusudur." demiştir.

J.J.Rousseau  "Yaradanın elinden çıkan her şey güzeldir. İnsanın elinde yozlaşıyor" tespitini yaparken Oscar Wilde "Şu yedi yaşındaki

çocuğa bakın, ne kadar cici. Bir de şu yirmi yaşındaki nobran haytaya bakın." sözleriyle insanı bozan etkenin toplum olduğunu dile getirir.

Kitaplar; Tanrı kitabının yanında insanoğlunun elinden çıkmış kitaplar, hep insanı anlatmanın inişli, çıkışlı yollarındadırlar.

Mevlana, "İnsan düşünceye sığmayacak kadar yücedir." anlayışını çağımıza hediye etmiştir. Ve şimdi Dünyamızın her yerinden insanlar akın akın Mevlana'yı ziyarete koşmaktadırlar.

Düşünceye sığmayacak kadar yüce olan insan belli bir olgunluğa ulaştığında bütün insanlık âlemi bir bütün olur. "Yetmiş iki millete aynı gözle bakarım." hoşgörüsündedir Yunus Emre.

Tanrılar, kahramanlar çağlarını yaşayan insan; şimdi kendi çağını yaşıyor. Yaşadığımız çağ insanlık çağıdır. Bu nedenledir ki, kutsal olan devlet değil insandır. Sadece insan olduğu için, parasına puluna bakılmadan; mevkiine, postuna, sıfatına bakılmadan insan... Pür insan... Sadece insan. Çıplak insan. İşte bu insan içindir şimdi her şey. Denmesine deniyor da, yaşananlar farklı şeylerdir. Ve yoksullar, kimsesizler, güçsüzler; tenleri, dilleri ve dinleri başka başka olanlar aynı terazinin kefesine konmuyorlar. Ayrı ayrı yerlerde tartılıp biçiliyorlar.

Ve hala Amerika'da polisler siyahları acımasızca öldürüyorlar. Delfi'deki Apollon Tapınağının ön yüzünde "Kendini bil, kendini tanı." yazılıdır.

2500 yıl önce, aradan geçen bunca yıla rağmen tanımış mı? Hayır...

Esasında kendini bilmek seyretmek değildir. Bir sırrı çözmektir. Bilmekse, büyük nizamın esrarını çözmektir. İnsan ne kendi esrarını çözebildi ne de Evrenin esrarını... Konuya bir başka pencereden bakmak istiyorum. O pencereden gördüklerim şunlardır: Tanrı bu evreni bir anlamda da insanın irade ve zekâsını geliştirmek için yaratmıştır. Su akar deli bakar gibi olmamaktır. Şair Mehmet Akif, "Bu dünya eğer boşsa Tanrı onu özene bezene niye yaratmıştır ki..." sözleriyle bir hikmetin varlığını gözler önüne sermiştir.

Demek ki, Tanrı insanlara aklı ve izanı ömrün lafla geçmesi için değil, evrenin sırlarını çözmek için vermiştir. Sabahın ilk saatlerinden gecenin yarılarına kadar ömürlerini boş şeylerle geçirenler galiba dünyamızın üzerindeki fuzuli ağırlıklardır.

Yaratılıştan bu yana insanlık kervanı düşe kalka yürümektedir. Bu yürüyüşte kötülerin yanında iyiler, çirkinliklerin yanında güzellikler bazen yan yana bazen birbirlerinden uzak olarak yerlerini alıyorlar.

Uluslar daha doğrusu ulus olmuş topluluklarda benzerlerin sayısı çoğunluktadır. Millet olma sürecini tamamlayamamış topluluklarda ise sap saman birbirine karışmıştır.

Biz millet olarak kendi insanımızı inşa edebildik mi suali şu anda bile sorulmaktadır.

Bugün insanlık sağlam bir insan felsefesinden yoksun olduğu için ideal bir insanlık dünyası kurulamamaktadır.

Kapitalizmde insan yoktur. Komünizmde de, faşizmde de, nasyonal sosyalizmde de insan yoktur.

Kupkuru bir makine ve madde medeniyetine sahip olan materyalist dünya bir insanlık medeniyetinden yoksundur.

(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ALİ NAİLİ ERDEM Arşivi