Meyveye izin var çekirdeğine yok!

Meyveye izin var çekirdeğine yok!
İklimlendirme sektöründen tropik meyve üreticiliğine geçerek 3 yıl önce Tropik Sepeti’ni kuran girişimci Şevki Öncel, 150 kişiye istihdam sağlıyor, hala da işçi arıyor. Bürokrasiden dert yanan başarılı işadamı, bir meyvenin ithal edilebildiğini ancak çekirdeğinin ithaline izin verilmediğini belirterek yetkililerden yatırımcılara köstek değil, destek olmalarını istedi.

Güvenilir Ürün Platformu ve Türkiye Tohumcular Birliği’nin (TÜRKTOB) ortaklaşa gerçekleştirdiği organizasyonla Antalya’da buluşuyoruz İstanbul’daki ulasal basının temsilcileriyle. TÜRKTOB’un toplantısından sonra bir muz serasına gittik. Bimuz ve Tropik Sepeti’nin sahibi Şevki Öncel bizi kapıda karşıladı ve başladı yemekte anlatmaya;

“Antalya'da yaklaşık 25 yıl iklimlendirme sektöründe faaliyet gösterdikten sonra 3 yıl önce tropik meyveler üretmeye başladık. 600 dönümlük alanda 150 kişiye istihdam sağlıyoruz. Bir süre araştırdığım tropik meyve üreticiliğini 3 yıl önce hayata geçirdim. Çakış Mahallesi'nde 450'si örtü altı olmak üzere 600 dönümlük alanda muz ve diğer tropik meyveleri üretmeye başladık.”

32 çeşit tropik meyve yetiştiriyor

Tarım sektörüne yaptığı 150 milyon liralık yatırımla başarı hikayesi yazan Öncel, ürettiği meyveleri paketleyerek e-ticaret yoluyla Türkiye'nin dört bir yanına gönderiyor. Üretilen tropik meyveler arasında mango, ananas, papaya, carambola, liçi, passiflora, pepino, guava, pomelo, sapodilla, longan, jack fruit gibi yaklaşık 32 çeşit tropik meyve yer alıyor. Öncel, ülke üretimine katkı sağlamak amacıyla tarım sektörüne geçtiğini belirtti.

Tropik meyveler için sera içerisinde gerekli olan iklim şartlarını oluşturmanın daha önceki mesleği dolayısıyla zor olmadığını anlatan Öncel, "Tropik meyvelerin iklim isteklerini sağlamak teknik olarak bizi yormadı. Mesleğimiz iklimlendirme olduğu için tropik meyvelerin isteklerini çok düşük enerji giderleriyle çözüyoruz. Enerjimizi güneşle üretiyoruz. Önce insan konforunu düşünürken şimdi bitki konforu için uğraşıyoruz. Örneğin muz için belirli bir sıcaklık ve tabanın sürekli nemli olması gerekiyor. 300 kilowatlık güneş enerji sisteminden elde ettiğimiz elektrikle ısı pompaları aracılığıyla bu ortamı sağladık." diye konuştu.

Öncel, “Bölgemiz, akarsu zengini fakat sulama sistemlerinin çok eski ve yetersiz olmasından dolayı kuyu suyu kullanılmakta, bu durum ilerde topraklarımızın tuz ve kireç ile verimsiz hale gelmesini sağlayacak. Bir an evvel tarımsal sulamanın kapalı devre sulama sistemine dönmesi gereklidir” dedi.

Gıdayı üretmenin koronavirüs salgını sürecinde öneminin daha da fazla anlaşıldığına dikkati çeken Öncel, Türkiye'nin üretimine,  gelişimine katkı sağlamak amacıyla girdikleri tarım sektöründe önemli bir muz ve tropikal meyve üreticisi haline geldiklerini kaydetti. Öncel, ancak diyerek bir serzenişte de bulunarak “1 euroya getirdiğim meyvenin çekirdeği Meksika’da 20 cent, bırakın çekirdeğini getireyim burda ben yetiştireyim 12 euroya İspanya’ya ben satayım diyorum. Bürakrasiye takılıyorum, olmaz diyorlar. Çekirdeğini getiremezsin, meyvesini alacaksın. Ya böyle bir mantık var mı? Bunları ivedilikle aşmamız lazım. Hükümetimiz tarım sektöründe büyük reformlar yaptı ve teşvikler verdi, vermeyede devam ediyor ancak küçük mevzuatlar ve bürokratik engeller ile yatarımcının motivasyonu azalmakta, ülkenin gelişimi gecikmektedir”  ifadelerini kullandı.

Öncel, "Yıllık 2 bin ton civarı muz üretimimiz var. 150 dönüm üzerinde avokado ekimi sağladık. Bu yıldan sonra hasada başlayacağız. 50 dönümlük tropik meyvelerin bulunduğu Ar-Ge seramız var. Tropik meyveleri e-ticaret yoluyla Türkiye'nin dört bir yanındaki tüketiciye gönderiyoruz. Yeni yatırımlarımıza Ar-Ge serasında yaptığımız çalışmalar yön veriyor." dedi.

Tropik meyveler oldukça ilgi görüyor

Tropik meyvelerin özellikle Avrupa ve Rus pazarında ilgi gördüğüne işaret eden Öncel, şöyle konuştu: "Birçoğu buralarda tane ile satılıyor. Örneğin Almanya'da bir ejder meyvesi yaklaşık 20-25 euro iken biz 2 euroya veriyoruz. Akdeniz iklimini bu açıdan verimli değerlendirmek istiyoruz. Biz sektöre girdiğimizde muz ithalatı yüzde 60 seviyesindeydi. Şimdi yerli üretimimizi yüzde 90'lara çıkararak ithalatın önünü kestik. Bizim tesislerimizi ziyaret edenler, görenler yeni seralar yaptı. Bölgede tarımsal yatırımların yüzde 95'i muz seracılığı üstüne. Yakın zamanda Türkiye, muz ihtiyacının tamamını kendi karşılayabilecek hale gelecek."Yerli muzun aromasının ithal muzdan daha iyi olduğuna ifade eden Öncel, üretimi organik gübreler ile hiç kimyasal kullanmadan yaptıklarını söyledi.

Öncel, “Mesela bir araştırma yapılmış sera domatesi ile açıktaki domates arasında bilinenin aksine bir sonuç ortaya çıkmış. Araştırmada açıktaki dometesin seradaki domatesden 27 kat daha fazla kimyasal taşıdığı ortaya çıkmış. Bunun nedenininde haşereden dolayı sürekli ilaçlamaktan kaynaklandığıymış” diye konuştu.

Öncel, “Bir konu daha var ki yanlış bilinen, onu da kısaca şöyle açıklıyayım. Antalya bölgesindeki tarımsal arazilerin yaklaşık yüzde 6’sı örtü altı üretimi kapsıyor. Kamuoyunda bir algı var, her yer sera oldu, sera gazı iklimi bozuyor. Buna yerel yönetimler bile inanmaya başladı maalesef. Sera gazı araba eksozlarından çıkmaktadır, seralardan değil.” diyerek sözlerine son verdi.

ENGİN ÇAĞLAR / ANTALYA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.