Türk demokrasi tarihinde kara bir leke: 27 Mayıs

Türk demokrasi tarihinde kara bir leke: 27 Mayıs
Türk demokrasi tarihinin kara lekelerinden biri olan 27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden 59 yıl geçti.

Türk demokrasi tarihinin kara lekelerinden biri olan ve Türk milletinin vicdanında derin yaralar açan 27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden 59 yıl geçti.

 1946 yılının ocak ayında kurulan ve Mayıs 1950"de halkın büyük desteğiyle iş başına gelen Demokrat Parti (DP), 27 yıllık tek parti dönemini sona erdirdi. DP serbest seçimle iktidarı kazanan ilk siyasi parti oldu.

Seçimlerde DP yüzde 55 oy alarak 416 milletvekili ile Meclis"e girdi. Aynı seçimde CHP 69 sandalye kazanarak hüsrana uğradı.

İlk Demokrat Parti iktidarında Celal Bayar Cumhurbaşkanı, Refik Koraltan TBMM Başkanı oldu. Birinci Adnan Menderes hükümeti 22 Mayıs 1950 tarihinde göreve başladı.

"Yeter söz milletin" sloganıyla milli irade ön plana çıktı

"Yeter söz milletin" sloganıyla halkın karşısına çıkan Demokrat Parti"nin ilk icraatlarından biri, Arapça ezanı serbest bırakmak oldu. Haziran 1950 tarihinde yapılan düzenlemenin Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından onaylanması neticesinde CHP"nin 1932"de çıkardığı "Türkçe ezan düzenlemesi" tarihe geçti.

Siyaseten güçlü şekilde icraatlara başlayan DP Hükümeti, Haziran 1950"de darbe hazırlığı yapıldığı gerekçesiyle TSK"nin komuta kademesini emekliye sevk etti. Emekliye ayrılan isimler arasında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman, Kara, Hava, Deniz Komutanları ve Jandarma Genel Komutanı ile 15 general ve 150 albay yer aldı.

İcraatlar halkı memnun etti

"Milli irade" kavramının odağa alındığı DP döneminde tarımda kullanılan traktör sayısı arttı. Makineleşme nedeniyle yaşanan tarımdaki mahsul artışı halkı memnun ederken, DP iktidarı sanayi, eğitim, sağlık ve ulaştırma konularında önemli adımlar attı.

DP-CHP arasında siyasi çekişmeler yoğun şekilde devam ederken DP"nin CHP"nin taşınır-taşınmaz mallarının Hazine"ye devri için yaptığı düzenleme, 1953 yılında Cumhurbaşkanı Bayar"ın onayıyla yürürlüğe girdi. Söz konusu adımla iki parti arasındaki uçurum derinleşmeye başladı.

Takvimler 2 Mayıs 1954"ü gösterdiğinde, Türk halkı yeniden sandık başına gitti. DP rekor kırarak oyların yüzde 57"sini aldı ve 502 milletvekili çıkardı. CHP ise hezimete uğradı ve sadece 31 milletvekili çıkarabildi. Bu tarihi yenilginin ardından itirazlar yüksek sesle dile getirilmese de oklar İsmet İnönü"ye çevrildi. İnönü de bu süreçten sonra muhalefetin dozunu artırdı.

Krizler başladı

Seçim sonuçları ile gücüne güç katan DP, eş zamanlı olarak ekonomik krizin sinyallerini de almaya başladı.

DP ile TSK arasında gerilimler yaşansa da Başbakan Menderes bunları çözmek için çalıştı ancak ordu içindeki rahatsızlık artmaya başladı.

Parti içi anlaşmazlıklar sonucunda DP"den ayrılan 19 milletvekili, Hürriyet Partisini kurdu. Bu sırada ülkedeki ekonomik kriz, halkta da büyük rahatsızlık yarattı.

6-7 Eylül olayları

Selanik"te Atatürk"ün doğduğu evin yanındaki Türk Konsolosluğu"nun bahçesine atılan iki bombadan birinin patladığı, evin ve konsolosluk binasının camlarının kırıldığı dedikodusunun yayılmasından sonra Ankara, İstanbul ve İzmir"de halk sokağa döküldü.

6-7 Eylül 1955"teki olaylarda, Beyoğlu başta olmak üzere azınlıkların yaşadığı semtlere, kiliselere ve mezarlıklara saldırılar oldu. Bunun sonucunda birçok azınlık mensubu Türkiye"yi terk etti.

Ordunun darbe hazırlığı Menderes"e de ulaştı

DP"nin iktidara gelmesinin ardından bir grup subayın ordu içinde kurduğu cunta, süreç içinde giderek varlığını hissettirmeye başladı.

Ordunun darbe hazırlığı içinde olduğu bilgisi Menderes"e de ulaştı.

DP iktidarına karşı darbe düzenlemek amacıyla bir araya gelen cuntanın bu girişimi, Binbaşı Samet Kuşçu’nun ihbarı ile akamete uğrarken bu olay tarihe "9 subay olayı" olarak geçti.

9 Subay olayı sonrasında Cumhurbaşkanı Celal Bayar, olayın vehametini anlayarak Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin’in istifasını sağladı. Yerine Adnan Menderes’le bir akrabalık bağı olmayan ancak aynı soyadını taşıyan yakın arkadaşı Ethem Menderes getirildi.

Menderes"in uçağının düşmesi krizleri öteledi

Siyaseten gerilimler sürerken yaşanan bir kaza, tüm krizlerin bir süreliğine askıya alınmasına yol açtı. 1959"un şubat ayında, Kıbrıs Anlaşması"nı imzalamak üzere Londra"ya giden Menderes"i ve heyetini taşıyan uçak, Gatwick Havalimanı"na inişe geçtiği sırada düştü.

Menderes kazadan sağ kurtulurken ülkeye dönüşünde hem siyasilerin hem halkın coşkulu karşılamasıyla moral buldu. Bu süreçte Menderes"e yurt dışında birkaç aylığına tedavi edilmesi önerildi ancak Menderes, bu teklifi reddetti.

İnönü"nün "Büyük Taarruz" gezileri



Tüm bu gelişmeler yaşanırken CHP Genel Başkanı İnönü, Nisan 1959"da "Büyük Taarruz" adı verilen bir geziye çıktı. 48 milletvekili, partililer ve gazetecilerden oluşan grubun ilk durağı, Uşak oldu. Heyet burada hükümet tarafından organize edildiği öne sürülen bir grup gösterici tarafından protesto edildi ve İnönü bir göstericinin attığı taşla yaralandı.

Ancak bu olayın tren içinden yapılan bir provokasyon üzerine gerçekleştiği, yıllar sonra İnönü"nün Uşak gezisini izleyen gazetecilerden Güngör Yerdeş"in hatıralarında anlatıldı. Yerdeş, trenden bir şahsın perondaki Demokrat Partililere el hareketi yapması üzerine taş atma hadisesinin gerçekleştiğini, o taşın İnönü"ye değil, el hareketi yapan kişiye atıldığını kaydetti.

Bu saldırının yanı sıra İnönü, İstanbul"a dönüşünde arabasıyla şehre girerken bir grubun saldırısına uğradı, iddiaya göre olaya polis ve asker müdahale etmedi.



Üniversite öğrencilerinin gösterileri



Bu olayların ardından üniversite öğrencileri, hükümet aleyhine gösterilere başladı. İstanbul Beyazıt Meydanı"nda üniversite öğrencilerinin eylemi sırasında Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz, seken bir kurşunun başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti. Emeksiz"in "polis kurşunuyla hayatını kaybettiği" yönündeki haberler dolayısıyla olaylar daha da şiddetlendi.

Yaşananlar nedeniyle İstanbul ve Ankara"da sıkıyönetim ilan edildi.



Ankara"da 5 Mayıs 1960"da bir öğrenci grubu, ""555K"" yani "5"inci ayın 5"inde saat 5"te Kızılay"da" koduyla gösteri düzenledi.



Menderes, eylemcilere hitap etmeye çalıştı ancak başaramadı. Öğrencilerin arasına girerek konuşmak isteyince, bir öğrenci Menderes"in boğazını sıktı. Menderes "Ne istiyorsun" diye sorduğu gençten "Hürriyet istiyorum" cevabını aldı. Menderes, tarihe geçen "Bir Başbakanın boğazını sıkıyorsun bundan ala hürriyet mi var?" ifadelerini ise burada kullandı.

21 Mayıs"ta da Harp Okulu öğrencileri sokağa çıktı ve Zafer Anıtı"na kadar ""sessiz" yürüyüş yaptı.



Bildiriyi Alparslan Türkeş okudu



Tüm bu gelişmelerin ardından TSK içerisindeki bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, "DP"nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" gerekçelerini ileri sürerek 27 Mayıs"ta sabaha karşı yönetime el koydu.



Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından 04.36’da Ankara Radyosu’ndan okunan bildiriyle ""ihtilal"" duyuruldu.

Bildiride, şu ifadeler yer aldı:


"Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekata Silahlı Kuvvetlerimiz, partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır."

Türk demokrasisine kara leke

Milli Birlik Komitesi (MBK) tarafından düzenlenen darbe neticesinde, demokrasi askıya alınırken Türkiye’nin uluslararası alanda itibarı yerle bir oldu.

İlk aşamada 38 kişiden oluşan ve Orgeneral Cemal Gürsel’in başkanlığını yaptığı MBK’nin üye sayısı daha sonra Korgeneral Cemal Madanoğlu"nun girişimiyle, ordunun yönetimde kalmasını savunan 14 üyenin yurt dışına görevli gönderilmesiyle 23"e düştü.

MBK, her askeri darbede yapıldığı gibi Anayasa ve TBMM"yi feshetti, siyasi faaliyetlerini askıya aldı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, DP"li milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ile asker ve bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alındı. Tüm tutuklular Yassıada"da hapsedildi.

28 Mayıs’ta Milli Birlik Hükümeti Cemal Gürsel başkanlığında kuruldu.

1 numaralı sanık Celal Bayar

Adeta Türk demokrasisinin yargılandığı davalarda toplam 15 yargıç ve 9 savcı görev yaptı. Yüksek Adalet Divanı’nın başkanlığını Salim Başol yaptığı duruşmalar Yassıada Spor Salonu"nda görüldü.

Celal Bayar 1 numaralı sanık olurken dönemin Başbakanı Menderes ise onun yanındaki sandalyede oturdu.

Türk halkı, demokrasi getireceğini iddia ederek demokrasiyi yargılayan davaları "Yassıada Saati" programıyla radyodan dinledi.

"Düşükler Yassıada"da" filmi

Darbeciler bu süreçte tüm saygı ve terbiye kurallarını hiçe sayarak sanıklara "düşükler" şeklinde hitap etti. Mahkeme süreci devam ederken halk arasında sanıklara kötü muamele edildiği konuşulmaya başlandı.

Darbeciler kendilerini aklamak için "Düşükler Yassıada’da" ismiyle bir de film çekti. Sanıkların Yassıada’ya gidişleri sırasında görüntü çekilmediği için Bayar, Menderes gibi isimlerin yeniden motordan indirilirken ve Ada’ya gelirken görüntüleri çekildi.

Zaten zor şartlar altında ayakta durmaya çalışan Bayar “Ben oyuncu değilim” deyip intihar girişiminde bulundu.

Sanıkların durumunu iyi göstermeye çalışan darbecilerin çektikleri videoda, Menderes için “Poz vermeden edemez, sofrasında kilosu 1000 liraya satılan siyah havyar bulunmamakla beraber Bayar iştahından bir şey kaybetmiş görünmemektedir.” ifadeleri de kullanıldı.

Bu sözlerin yer aldığı videoda ise Menderes’in yüz ifadesi aslında tüm gerçekleri sessiz şekilde haykırıyordu.

Her türlü izanı kaybeden darbeciler, sanıklara ait 37 fotoğrafı açık artırma suretiyle gazetelere ve dergilere o zamanın parasıyla 298 bin 658 liraya sattı.

Bebek ve köpek davaları

Yassıada’daki mahkemelerde ilk davalar "bebek" ve "köpek" davaları oldu. Dönemin Başbakanı Menderes’in opera sanatçısı Aynur Aydan’dan olan çocuğunu bilerek öldürttüğü iddiası, Aydan’ın cesurca Menderes’i savunmasıyla çürütüldü.

Köpek davasında ise Celal Bayar, değeri bilirkişi tarafından bin lira olarak tespit edilen hediye köpeğin, 20 bin liraya hayvanat bahçesine satılması nedeniyle suçlandı.

Bayar o gün mahkemede "Bu kadar küçük bir meseleden dolayı, böyle yüksek mahkemenin huzuruna çıktığım için en büyük cezayı çekmiş bulunuyorum." sözleriyle davaya ilişkin duygularını anlatacaktı.

Yassıada Hakimi Salim Başol: "Başbakan Köşk’te oturmalı mı?"

Bu süreçte Menderes başta olmak üzere bütün sanıklara savunma hakkı tanınmadı. Davalar Hakim Başol’un "Anlatın, buralara cevap verin" sözleri üzerine "Arz edeyim efendim" şeklinde iddialara cevap vermeye çalışan Menderes’in sözleri hep "Kısa kes" cümleleriyle kesildi.

Beş ay sonra ilk kez hakim karşısına çıkarılan Menderes ise ruh halini şu sözlerle anlatacaktı:

"Dört-beş aydan beri tamamıyla tecrit vaziyetinde bulunuyorum ve tek bir odanın içinde ve günün 24 saatinde her saat değişen bir nöbetçi subayın nezareti altında hiç kimse ile konuşmak imkanı mevcut olmamak şartı ile yaşıyorum. Bu itibarla konuşma takatim hakikaten zaafa uğramış bulunuyor."

Duruşmalar sırasında, Başbakanlık Konutu"nun mutfağına tavuk tüylerini temizlemek için alınan "cımbız" bile konu edildi. Başbakanlık Konutu olarak kullanılan Camlı Köşk"teki yabancı devlet adamları ve büyükelçilere verilen yemeklerin neden örtülü ödenekten karşılandığı soruldu.

Bunların israf olduğunu savunan Hakim Başol, "Bir Başbakan illa köşkte mi oturmalı? Barakada oturun! Cımbız, köşkte oturmanın icabı mıdır?" sorularını yöneltti.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.