M. RIDVAN SADIKOĞLU

M. RIDVAN SADIKOĞLU

TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ-2

Son bir yılda internet kullanan kişi sayısı beş milyon, aktif sosyal medya kullanıcısı sayısı ise bir milyon artış göstermiş. Ayrıca bu rapor cep telefonu kullanıcılarının kendilerini her 15 dakikada bir telefonuna bakmak zorunda hissettiğini, günde ortalama 150 kez cep telefonunun yanında olup olmadığını kontrol ettiği bilgisini veriyor!

Tabi bu bizim cephemizdeki bağımlılığımızın yansıması.

Bu terazinin bir de öbür kefesi var;

Onlar da bizi artık tümüyle ele geçirdikleri program ve uygulamalar sayesinde cep telefonlarımız üzerinden tanıyıp analiz ediyor; tüketim alışkanlıklarımızı, psikolojik zaaflarımız başta olmak üzere her şeyimizi okuma şansını elde ediyorlar. Bu sayede de zayıflıklarımızı, kontrolü nerede elimizden kaçırdığımızı, kapılmaya neremizden müsait olduğumuzu iyi biliyor; psikolojimizle, sinirlerimizle, duygularımızla, düşüncelerimizle oynayabiliyorlar.

Adına “yeni dünya” koydukları bu karambolde insanı, sanki sonsuz seçenekler arasından dilediğini seçebilecek bir kudrette olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. Ancak bu yeni dünyada, biz daha yeni bir güne gözlerimizi açmadan, mecburi ihtiyaçlara ayırdığımız saatlerin dışındaki vakitlerimizi çoktan planlamış oluyorlar. Biz ise neredeyse şöyle derin bir nefes alacak kadar dahi vakit bulamadan günlük olağan ve değişmez meşguliyetler döngüsünün içine kapılıp gidiyoruz.

Sabah kalkıp zaten akmakta olan bu sürece de ‘gönüllü’ dahil oluyoruz. Kendimizi yeniden fazlasıyla geciktirilmiş ve tabiatıyla bölük pörçük bir uykunun ellerine teslim edinceye kadar da herkesin yaptığı şeyleri, herkesin yaptığı gibi ve herkes kadar kendimizi kaptırarak yapıyoruz.

Sansasyonel haberler, her an güncellenen ateşli tartışmalar, gerçekliği şüpheli bilgilerle girilen sözel itiş kakışlar, merakımızı celbeden bir sürü lüzumsuzluk, iki dakika sonra unutacağımız hayati bilgiler, günlük hayatımızdan naklen yayınlar, özelimizin genele açılmasına dair dokunmatik faaliyetler, dijital çöplüğe yeni çöpler katmak için çırpınışlar ve her anlamda ağırlığı altında ezildiğimiz bir ‘meşguliyet dağı’ içinde biten gün ve günler.

Uyku ise; tercih ettiğimizden değil, yorgunluğa yenik düştüğümüzden kapısını çaldığımız bir şey haline geliyor. Ya da yeniden başlamak, yeniden illüzyona dahil olabilmek, yeniden kendimizi döngüye katabilmek için mecbur olduğumuz bir mola; daha büyük bir uykuya güç toplayabilmek için zorunlu istirahat halini alıyor!

Baş döndürücü bir hızla dönen bir zaman, hıncahınç insanla dolu karmakarışık bir dünya ve birbirine sağır milyonlarca insan! 

Var mı başka bir şey?

Hissetmeye vakit yok. Akletmeye vakit yok. Fikretmeye vakit yok.

Şükretmeye, söylemeye, dinlemeye, durmaya, durulmaya, görmeye, kavramaya, duymaya, dinlenmeye, olmaya, olgunlaşmaya vakit yok.

Velhasıl, şu koşar adım dönen yeni dünyada insan gibi yaşamaya vakit yok.

Neden yok?

Evet, neden yok?

Soralım mı kendimize;

(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. RIDVAN SADIKOĞLU Arşivi