SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

KİMSE KUSURA BAKMASIN..

Herhangi bir hatanın ciddi sonuçlarını hesaplayamazsanız, kendinizi haklı çıkarmakta zorlanırsınız. Vatandaş hak ve onurunun zedelendiğini görünce küçümsenmesini istemez. Hemen tepkiye yönelir. Haklılığı tanımlayan yer adalet kavramıdır. Çoğumuzun gün boyu adalet arayışı içinde bulunduğu bilinir. Hukukta adalet teraziyle temsil edilir. Millet Meclisinin baş duvarında da iri harflerle “Adalet Mülkün temeli” yazısı bulunur. Dünyanın her yerinde adalet yasalarla yerine getirilir. Doğal aklın kurallarına göre asıl adalet “vicdanda” oluşur.

Ülkemizin siyasal düzeni çalkantılı bir denize benzer. Ekonomik ve kültürel sorunları ise bulut kümelerini andırır. Her şeyimiz hava koşullarının değişip aydınlanmasına bağlı özellikler taşır. Çoğunun somurtkanlığı bundan ileri gelir. Mizah yazarlarının güldürü becerilerine göre “kahkaha” otomatiğine bağlanan insanlarımızı “adalet” konusunda güldüremezsiniz. Çünkü Hazreti Ömer’in adaletinin titiz koruyuculuğunu milletimizin vicdanı sahiplenmiştir. Şimdi, yeri gelmişken deyimleri oluşturan sözcüklere bakalım:
“Yorgan gitti, kavga bitti.” Deyimini genel kurala bağlarsanız, adalet arayışı işine kalkışmazsınız. Çünkü ortada pratikten bir uzlaşma doğmuştur. Ancak, kimi deyimlerin anlamında da “adalet” hükmü gizlidir. Şöyle ki:
“Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı.. Herkes gider Mersine, biz gideriz tersine..”

Sözcük topluluklarından kalıplaşan deyimlerimiz pek çoktur. Anlaşamadığınız sorumalı, “al gülüm, ver gülüm.” Hoşgörüsüyle, yargısız olarak da halledebilirsiniz. Kişiliklerin korunmasında en akıllı bir çözüm olur.

Bilinçsizce davranışların önünü tıklayan özlü sözlerimize gönümüzde çokça ihtiyaç duyuyoruz. Bilim geliştirildikçe yeni sırlar ortaya çıkıyor. Akıllı telefonlar her altı ayda yeni bir hafızaya kavuşuyor. Yabancı dil öğrenmekte çekilen sıkıntılar hızla aşılıyor. Cebinizde taşıdığınız telefonla dünyanın hangi ülkesini dolaşırsanız orada konuşma güçlüğü çekmeyeceksiniz. Anlatmak istediğiniz sözler, anında karşı tarafa tercüme edilerek cevap alabileceksiniz. Kalıcı değişimler devam ederken bizler hala birbirimizi yanıltmak ve kandırmak peşinde koşuyorsak, bu çelişen bulgularla nasıl yaşayabileceğiz. Aklımızın ayarlarını bozanlar yayıldıkça yayılıyor. Bildiğimiz kadarıyla birileri yalanı gerçekleştirmek için akılları başlardan almaya teşebbüs ediyorsa, “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı.” Durumuna düşmez mi?

İnsanların yüreğindeki taşıdığı vicdan, makyajla değiştirilecek bir duygu değildir. Özü, sözü bir insanların özgüveniniN ilacıdır. Yanıltıcı algıları, toplumsal kusurlara dönüştürmeyelim.
Doğru söze “evet” demek varken neden “hayır” demekte ısrarcı oluyoruz? Bir bilen yoksa şu fıkrayı okusun:
“Sözlerini sakınmayan Baki’ye, kaç çeşit gerçek dost bulunduğunu sorarlar. Baki, parmaklarıyla işaret ederek üç çeşit dost karakterli insan olduğunu söyler ve saymaya başar.

1-“Bir dost vardır, temiz gıda gibidir. Sen onu her zaman ararsın.”
2-“Bir dost daha vardı. O da ilaç gibidir. Sen onu her gün ararsın..”
3-“Bir dost daha vardır, hastalık gibidir, o seni arar..”
“İnsan dünyayı zapteder ama ağzını zaptedemez. İnsanda bir ağız, iki kulak vardır. Bir söyleyip, iki dinlesin diye..”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SELAMİ TURGUT GENÇ Arşivi