İBRAHİM GÜLEÇ

İBRAHİM GÜLEÇ

DÜNYANIN ORTASI

Birkaç papaz birleşerek, dünya turuna çıkarlar 
Her gittikleri yerlerde bilgin kişiler bakarlar 
Kabulü şayan bulunup, akıllı bilgin ararlar 
Haber yayılır tüm yurda köy bucak durmaz sorarlar 
Herkes bildiğini söyler, papazlar bir bir altalar 
İş Timur'a kadar büyür, yeni baştan haber salar 
Bilenler tavsiye eder, bizim Nasrettin Hoca'yı 

Hazır cevap ve nüktedan, kırar geçirir burayı 
Timur'sa münasip görür, alır içeri saraya 
Papazlarla Nasrettin'i getirirler bir araya 

Herkes birbirini şöyle iyice tartmaya başlar 
Zor ve güç sorular sorup, birbirini hayli taşlar 
Bizim Hoca ne sorduysa hemen tezce bilirlermiş 
Alaylı bir tavır ile Hoca'ya da gülerlermiş 

Demişler ki, Hoca söyle, gökte yıldızlar kaç tane 
Sayın demiş sakalımı kusursuzca tane tane 
Bu sorunun cevabını pekala bildin demişler 
Bir zor soru daha sorup Nasrettin'i denemişler 
İkinci sorumuz ise Dünya'nın tam ortasıdır 
Öyle bir tarif eyle ki, nerede veya nasıldır 
Hoca hiç tereddüt etmez hemen cevabını verir 
Merkebinin ayağının bastığı yeri gösterir 
İnanmaz, yalan der biri, mantıklı bir cevap verin 
Eğer yanlış diyorsanız ölçün gözünüzle görün 
Bakarlar ki ölçümü zor, pekala, haklısın derler 
Yarı şaka, yarı ciddi, tuhaf halde gülümserler 
Son soru m şudur der biri, sakalımın kaç teli var 
Şu benim merkebimin der, kuyruğunun kılı kadar 
Şimdi bunu bilemedin, cevabın ise yanlış der 
Sen sakal yol ben kuyruğu, sayalım der birer birer 
Bakarlar Hoca çok çetin, rezil olmaktan korkarlar 
Hoca' dan özür dileyip geldikleri yolu tutarlar 
Timur çağırır Hoca'yı yüklüce bir ödül verir 
Sırtını sıvazlayarak Nasrettin'i sevindirir 

<