NURAY ÇAĞLAR

NURAY ÇAĞLAR

ATATÜRK'TEN BİR ANI

Bu öykü ne kadar doğru bilmiyoruz.

Bu öyküyü anlatan kişi olayın kahramanı " Erbabı Bilir"in bir yakını....

Erbabı Bilir 5-10 sene öncesine kadar İstanbul'da turistleri yoğun olduğu yerlerden hatırladığımız belki de tadına baktığımız arkasında "güğümü" asılı şerbetçilerden biri...

Sesleri hala kulaklarımızda çınlıyor... Geleneksel kıyafetleri içinde şerbetçi bağırıyor;  Buz gibi, haşlama şerbet...  Susuzluğunu giderir hararetini söndürür...

Ve sonra bardakla tabağın çarpışmasıyla çıkaran o müzikal ses...

Şimdi "Atatürk ile bir şerbetçinin bir anısı nasıl oluyor diyorsanız" bu öyküyü iyi okuyun...

Aslında yazıyı okuyunca tanıdığımız bildiğimiz ve her an saygıyla adını andığımız ulu önderimizin nasıl bir halk adamı olduğunu hatırlayınca "bu olay doğru" diyoruz...

Çünkü o bir lider ve  tevazu sahibi bir kahraman...

Yer Ankara... Mekan Karpiç restoranı...

Cumhuriyetin ilk yılları...

Öyküyü dinleyen ve bunu aktaran  kişinin hiç bir cümlesini değiştirmeden  birlikte okuyalım...

Sonra ayağa kalkıp bu "yüce kimlik" karşısında yine selam duralım.

İşte o öykü;

Sıcak bir ağustos ayında öğle vakti. Atatürk Ulus'ta meşhur Karpiç lokantasında yine mutat şekilde cam kenarındaki masasına oturmuş , kafasında binbir düşünce, yoldan gelen geçenleri seyrediyor.

Yolun karşı tarafında yoldan gelip geçenlere , içindeki buzlu şurubun ısınmaması için meşinle kaplı sırtındaki parlayan bakır ibriğinden, beline bağladığı üç beş gözlü tahta bardaklıktan çıkardığı bardağı elindeki su ibriğinden döktüğü suyla şöyle bir çalkaladıktan sonra belini öne doğru eğerek doldurup müşterisine uzatırken, göğsündeki namı olan yazıyı bu kerre yüksek sesle uyumlu ve sattığı soğuk şurubunu da metheder bir üslupla;

"Erbabı Bilir..., Erbabı Bilir..., diye bir ahenkle Erbabı Bilir’in bağırdığını duyan ve gören Atatürk, yanındakilerden "Erbabı Bilir" in yanına getirilmesini ister.

Atatürk'ün huzuruna İbriği sırtında ter sucuk için de çıkarılan Erbabı Bilir, biraz endişeli ve şaşkın!

Atatürk; Erbabı Bilir’e kendisine de bir bardak soğuk şurup verdikten sonra sırtındaki ibriği yere bırakıp kendi masasında karşısına oturmasını ister.

Bir an tereddüt eden ve adeta kendisini rüyada sanan Erbabı Bilir uyanık davranır, Ata'nın dediklerini yerine getirip karşısına sıkılarak oturur.

Atatürk garsonlara onun içinde masaya bir servis açmalarını ister. Hoş beşten sonra Atatürk o emsalsiz zekasıyla halkın yeni ilan edilen Cumhuriyet hakkındaki düşüncelerini, algılarının ne olduğunu tespit etmek için Erbabı Bilir'e, Cumhuriyet nedir diye sorar.

Yerinde şöyle bir doğrulan ve adeta bir anda değişim geçiren Erbabı Bilir;

"Cumhuriyet; benim gibi bir garibanın Türk ulusunun kurtarıcısı olan Ata'sının masasında oturabilmesi, kısacası adam yerine konulmasıdır" der.

Bunun üzerine 

Atatürk karşısında duran yaverine; o mavi gözleri çakmak çakmak; be hey çocuk, Cumhuriyet “Maya tutmuş” diye bir çocuk sevinciyle bağırır...

 Kalkar ve gitmekte olan Erbabı Bilir'in ibriğini sırtına almasına yardım eder...

Evet, Cumhuriyet; yurttaşın adam yerine konulmasıdır.

Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa !

...............

Not: Atatürk'le ilgili bu gerçek ve yaşanmış bilinmeyen bu anı, olayı birebir o an orada olayı yaşayanın oğlundan bizzat yazıya aktarılmıştır..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
NURAY ÇAĞLAR Arşivi