KENAN SÖNMEZLER

KENAN SÖNMEZLER

Yüzde kaçı ayı?

Geçtiğimiz haftayı “es”geçtim, önce sizlere sonra da patrona “özür”borcumu ödeyeyim.
Siyasetin iyice “bok”a battığı bu günlerde, biz “bok”a bulaşmayalım, mevzuya yine “hayvan”larımızla devam edelim…
Hayvanlar konulu mizahın insanlara neşe veren ağırlıklı yanı şu:
Hayvanların insanlara benzemesi değil… Arada bir de olsa, az kişi için de olsa, insanların hayvanlara benzemesi.
Aşağıda okuyacaklarınızı kime kimlere ve nasıl bölüştürmek gerektiğini sizlerin hayal gücüne bırakıyorum efendim…
Küçük buzağı henüz cahildi. Ama her şeyi öğrenmek aşkı ile kıvranıyordu. Bu durumda bazı insanlardan da ileri sayılmalıydı. İnek annesine yaklaşıp sordu: “ Anneciğim! Bana cennet nasıl olur anlat” dedi. Anne gözleri hayallere dalara anlattı:
“Yavrucuğum, cennet çok ama çoook büyük bir yeşil çayırdır. İçinde öküzlere de yer yoktur…” (Sözüm Meclis’ten dışarı)
İki inek çayırda konuşuyorlardı. Biri aniden titremeye başladı. Öbürüne nedenini şöyle anlattı:
“Baksana bizi sağacak olan herif geliyor, şimdi ellerin kar ile ovaladı.”
Deyim yerindeyse uygar ülkelerde köpek sergileri oluyor. Yarışmalar yapılıyor. Kazanan köpeklere madalya “diploma” bile veriliyor.
Köpek sergisinin son günüydü. Göbekli biri koşarak geldi sordu: “En iyi bekçi köpeği ödülünü alan köpek nerede?”
“Ne yazık ki yok! Dün gece çaldılar”
Bir dişi serçe katıla katıla ağlayarak komşusuna konuştu: “Boşanacağım” dedi. Hıçkırıklar arasında… Komşu serçe hanım sordu: “Ama neden?” Açıkladı:
“Kocam bir kanaryayı seviyor.”
Anlaşılan serçeler arasında da sarışın severler bulunuyor.
Bilinmeyen bilmecelerden biri şöyle: “İki kulağına da birer muz sokulmuş çok iri bir gorile ne söylenir, bilir misin?
“Bilmem ne söylenir?”
“Ne istersen söylenir. Duymaz ki…”
İki kulağıma da pamuk tıkadım, söyleyebilirler…
Orman memurunun yirmi yıldır yanından ayırmadığı sevgili köpeği Jöle öldü. Anlatamayacağı üzüntülere gömüldü. O gece yemeğe bile elini sürmedi. Karısına da şöyle dedi:
“Emma şimdi artık senden başka kimsem kalmadı.”
Öyle, atasözü imiş gibi söylenen her lafı yutmaya gelmez. Örnek: “Köprüyü geçerken ayıya dayı denir” gibi… Bu söz olsa olsa ayıların atasözü olur. Hem zaten ancak bir ayı, bir başka ayıya “dayı” diye yaltaklanabilir.
Üstelik ayıyı da küçümsememek gerekir. Sen tut, dağda-bayırda, şehirde-kasabada, bayram yeri dahil her yerde boyuna “AYI” de, ondan sonra da sadece köprü üstünde “DAYI” de!..
Ayı dediğimiz yaratığın yüzde kaçı yaltaklanmanın böylesini yutar?
İşte yine politikadan sıyırdık.
Bu hafta da yüzleri güldürdüysem helal bana…
 

 

<