YORGANINI SIKI SAR…
Barbaros Heykeli, Beşiktaş’ta ,Cezayir Caddesinde,Barbaros’un türbesinin hemen arkasındadır. Zühdi Müridoğlu tarafından yapılan anıtta Barbaros ve iki levendi ufukları gözetler…
Meydana serpiştirilmiş ağır topların ,mağara girişine benzeyen ağızları Üsküdar’dan gelen yolculara doğru çevrilmiştir. Tarih kusacaklarmış gibi dururlar.
Ben hemen her gün bu meydandan geçerim.
Barbaros ile yiğit leventlerinin sert bakışları ve şanlı sancağı altına gelince kendime çekidüzen vermeye çalışırım. Pantolonumu ceketimi düzeltirim. Her ne kadar kaykay denilen Frenk icadıyla yeni yetme delikanlılar “Ademin köşesi”nde, “ Kutberk seviyosun bu hayatı “ diyerek eğlenedursalar da, az ileride,“Cengo’nun köşesi”nde “kader”i utandırırlar.
Mutad olduğu üzere, geçen gün, Üsküdar vapurundan inerek meydana doğru yürüdüm. Bir çapraz yaparak metruk simitçi tezgahının önünden geçip işyerine geçecektim. Altı ton dokuzyüz kiloluk bronz anıt önünde durakladım. Anıtın kaidesinin kenarında,sanki denizde yüzen bir görüntüyle karşılaştım. Bir adam ,battaniyeye sarılmış geminin kaidesinin kenarında uykuya dalmış,sabah serinliğinde güneş de bir iyilik yapıp üzerinde durmuştu.
Kaderin oradan oraya savurduğu bir gariban bir adamdı bu. Battaniyesine sarılmış adam ,ayakkabılarını çıkarmış ,ayak ucuna koymuştu. Yastığı yoktu.Kolunu yastık edip geceyi burada geçirmiş olmalıydı. Dünyayla ilgisini koparmış bir yolcuydu.
Kimse onun farkında değildi. Ne Barbaros, ne meydandan geçenler,ne de kaidenin soluna oturup sigara içen genç kız…
Onu tanıdım. O şu ilerideki sahipsiz tezgahın yanıbaşında yorganına sarılan geçen günkü adamdı. Çiçekli desenli yorganından tanıdım onu.
Merak ettim. Yorganına ne olmuştu? Tezgahın başına gittiğim.Tezgahta hiçbir şey yoktu. Dolabın kapağı kilitli değildi.
Başımı kaldırınca adamın çiçek desenli yorganını düzgünce katlayarak, yukarıya tezgah tentesinin altına sakladığını gördüm.