CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

Yolcu / HUZUR EVİNDE…

Rahmetli anam, bir  gün şehrimizin Beylerderesi mevkiinde bulunan huzur evini merak etti. 
-Oğlum beni oraya götürsene , dedi.
Babam ahirete  göçeli  on yıl olmuş, yalnızlık  yüreğine oturmuştu. 
İyi huylu vefakar bir insandı babam. Bir gün olsun anama yüksek sesle konuşmamış, onu incitmemişti. 
Anam otoriter bir insandı. Öyle olur olmaza he demez, gereği neyse yapardı. Dedikodusu sözü lafı yoktu. Ne var ki, hastanelerden de gözünü açamadı. Yeri cennet olsun babam, ona hep müşfik davranıp;
-Buyur hatun, derdi.
Vakit yaklaşıp Çağrı meleği  evimiz çevresinde dolaştığında  yakın anacığımın dilinde ;
-Neyleyim köşkü sarayı / İçinde salınan yar olmayınca,  şarkısının bu iki dizesi yer eder olmuştu…
O kendini hep gurbette hissetmişti. O yeryüzü gurbetinde garip,öksüz  gibi…   Seneler  geçip,sevdikleri bir bir  ahret yurduna göçünce, umutlarını  kara bir perde kapladı. Son zamanlarda   o asıl evini, ebedi yurdunu arar olmuştu… Orada anası,babası,eşi,nice sevdikleri vardı… 
Geceleri   kan uykusunda  beni kaldırdı. Kapıyı gösterip, soruyordu;
-İnek yerinde değil!
Başımı kaldırıp;
-Ne ineği ana?  Ana burası  köy değil!   O çok eski zamandı. Çocuktun o zamanlar… diyordum,
Bir gün kalkıp şehrimizin  huzur evine gittik. Huzur evi iki kat. Yeşil alanı bol.  Şehir merkezinden normal yürüyüş bir saat  mesafedeydi.  Yetiştirme yurdu ile  yan yana.
Huzur evinin kapısını ararken yetiştirme yurdunun duvarından atlayan ortaokul  çağındaki  iki çocuk kahkaha atıp ;
-Ha!.. Ha!.. Sizleri de mi buraya attılar,  deyip dışarıya kaçtılar.
Banklarda oturup düşünen yaşlı insanlar gördük.
Buraya düşmeden önce kedi,köpek,kuş  şekline girmiş  ajanların takibatından kurtulmak için kendini buraya atmış  ziraatçi arkadaşım da burada olmalıydı. Sordum,çarşıya çıkmış.
Huzur evi,temiz ve bakımlıydı. Her şey standarda uygundu. . Koridorlar cam gibi ışıl ışıl odalar , yemekhane temiz. Yemekler iyi idi. 
Bakıcılar ilaç saatinde ilaçlarını veriyorlardı.  Sabah kahvaltı yapıp öğleyi bekliyorlardı. Büyükçe bir televizyonda  el işleri  anlatılıyordu. Yaşlılar  uslu uslu dinliyorlardı.
Anam bir kanepeye ilişti.Yaşıtlarından biriyle sohbete başladı. Merak ettiklerini sordu,durdu.
Anam son kez  bu  dünyadaki huzur evinde gerçek huzuru merak etmişti. Burası adıyla mütenasip bir yer miydi?  Biliyordum.Değildi. Tesellisi düşecekti. Bir daha huzur evini sormayacaktı.
Lavaboya gidip ellerimi yıkadım. 
Mescid yavaş yavaş doluyordu.  İmam cübbesini giydi. Hastalar hizaya geldiler. İkindi  yakındı. On-onbeş dakikalık bu zaman aralığında imam dahil herkes başını yere eğip eski günleri düşündüler… Sivilde iken, yani buraya gelmezden önce dışarıda  ne iş yapıyorlardı? Çoluk çocukları var mıydı? Onlar nereye gitmiştiler.  Hatırlamaya çalışıyorlardı…

 

<