Yıllar önce ben böyle öldürüldüm…3
“İlk Ölüm”
Aileye mutluluk veren, umutlara kaynak olacak bir şahsiyet katılır. Ebeveynler, ailenin yeni üyesinin geleceği için planlar yapmaya ve idealler belirlemeye yavaştan başlarlar. Alınan her karar sanki eksiksiz uygulanacakmış gibi çocuğa işlemeye başlarlar. Çocuğun bu planlar içerisinde ulaşamayacağı her hedef ölümün ta kendisini yaratacaktır.
Gerçi bu bahsettiğim konu kesin yargılarla yürümüyorsa da hiç yapmıyorum diyen aile bile içten içten yönlendirme yapmaktadır.
Hayattaki başarısızlıklar, her insan üzerinde farklı şekilde ve dozlarda yıkımlara sebep olur. Çocukluktan kendi ayaklarımız üzerinde durduğumuz zamana kadar biriktirdiğimiz ve farkında olmadığımız ölümler yaşarız. Farkına varılmadan yaşanan yıkımlarda çocuk belki etkilenmiyor gibi görünebilir. Ama ileriki yaşamında bilinçaltından geriye dönüşlerini ve yansımalarını mutlaka yaşayacaktır.
Mesela, güzel sanatlara yeteneği olmayan çocuğu resim kursuna yollarlar. Bir süre sonra çocukla beraber konu ile ilgilenen herkeste başarısızlık verileri yıkım yaratır. Çocuk başarılı insanlar gibi olmadığı için bilinçli veya bilinçsiz yıkıma uğrar. Aile devreye girer fakat çocuk yıpranıyor diye değil, sanatçı olmalı müzik eğitimine yönelelim, derler. (strateji değiştirirler) Çocuk artık binlerce notaya boğulur. Tuşuna dokunmak bile istemediği piyanonun başında umutsuzca görevini başarmanın ızdırabı ile kavrulur. Böylece aile farklı stratejiler uygulayarak hem kendilerini hem de çocuklarını yıpratmaya devam eder.
Uzatmak veya başka örnekler vermek yersiz… Çünkü hepimiz sevmediğimizde işlerle boğuşurken nasıl da derin boşlukta hissederiz kendimizi.
Ha bu arada, o çocuk matematik alanında bir daha olabilirdi. Ailesinin ihtiraslı stratejileri ondan ne yazık ki bir sanatçı yaratamadı. Yani bir hayat yaşarken öldü, öldürdüler…