YILBAŞI DEMEK HAYAL GÜNÜDÜR..
Yılların da başı vardır. Yıl bitince,, yeni bir yıla girince, insanlar bundan sonraki yaşamını “şans süzgeci’nden geçirmeyi dener. Bu öyle bir arzudur ki; küçük, büyük herkesi, hayal dünyasına anafor gibi sürükler, içine çeker. Yılın ilk durağında, umutların tazeleneceği bir devir teslim saati vardır. Gece; genelde uykuya hazırlanan bir alışkanlıkla bu defa nöbet değiştirir. Gözler gecenin 12’sinde sabitleşince, elektrikler anlık söndürülür, açılır.. Alkışlar, kutlamalar başlar. Telefon mesajlar durmaz.. O gece en fazla kullanılan cümleler şans dilekleriyle doludur.. Fazla süslü cümleler kullananlar revaçtadır. Kutlamalarda hediyelerin dağıtımı da bir başka güzellik taşır.. Eğlenceli yaşamlar, şanslılarla şansızlar arasında coşku ve burukluk duygularını yerleştirirken gözler uykuya dalar.. Sabahı iple çekenler fiziksel gücünü yitirince, yeni yılın ilk günü genelde uyku sersemliği içersin de geçirilir.
Yılbaşı demek, anbe an duyguların dalgalandığı, güçlü hayallerin yaşandığı bir “hayalperestler” günüdür.
Gecenin tüm işlevi hayalperest işlerle dejenere edilir. Ne kadar sorunlu kişi varsa, onlar için anket yapmaya hiç gerek kalmaz. Yılbaşında bütün dilek sahipleri, yeni yıldan beklentilerini açıklarken sorunlarının da gizlilik tarafı kalmaz.. Dertler birer birer boşaltılır, yalvarışlar, yakarışlar harfi harfine duyulabilir. Aslına bakarsanız, insanların niyetleri de organize hale getirilir. Bu konuda faaliyet gösteren “Falcılar Sektörü” yeni yılın en önemli aktörleridir. Doğum haritalarında insanları burçlara göre gruplaştıran bu sektörün insanları, yılbaşlarında en fazla ilgi odağı olurlar.
Zaman ve mekanın önemsenmediği boyutlara taşınan kimselerin birleştikleri ortak nokta şudur:
Evrenin gizem çözücüleri olduklarını iddia eden falcılar sektörünün (Astroloji) sözcüleri, sizlere enerji depolarlar. Örneğin hangi Burç’ta iseniz, karakterinizi simgeleyecek “akla hayale” sığmayacak “uçuk” sözlerden bahsederler. Eksantrik inancı ve asi kişilik taşıyan bu burç insanları, dedikoduyu çok severlermiş.. Bulundukları ortamı elektriklendirmekten haz duyarlarmış.. Sürekli değişen, saati saatine uymayan hayalleriyle karışıklıklara neden olurlarmış.. Heyecanla bir şeyler anlatırken kaşlarını kaldırırlarmış.. Sahte gülümsemeye başlarken karizmatik görünümlere bürünürlermiş.. Yaşamlarında doğru-yanlış herşeye itiraz ederlermiş.. Caddelerde günlük yaşantıdan uzak, hayaller içinde dalgın dalgın yürürlermiş.. Genelde okuma-yazmayı sevmezlermiş.. Özetle, başkalarının duygularını anlamak, sezmek ve yardımcı olmak yerine, falcıların, medyumların telkinleri altında dolaşırlarmış.. Bu nedenlerle psikiyatri alanlarında, bozuk psikolojilerle ilaca bağımlı kalırlarmış..
Alışkanlık haline getirdiğimiz bir sürü dibi boş sözleri, karakterlerin üzerine monte etmeyi başaran “falcı sektörü”nün beynini merak edenler, yılbaşı televizyonlarındaki ekranlara bakabilirler.. Tabii hayal şeyleri listeleyenler, gazetelerin magazin sayfalarında da boş durmayacak, kehânetler döktüreceklerdir.
FIKRA BU YA!.
Mahkemede Hakim, sanık kadına sormuş:
“Neden kocanın kafasına kovayla su döktün?”
Kadın çaresiz boyunu büküp konuşmuş:
“Hakim bey, çok sarhoştu, ayılsın diye kova’yı başına geçirdim.. Zaten, kocamın burcu da “Kova” idi..”