SELAHATTİN ÖZTÜRK

SELAHATTİN ÖZTÜRK

YAZILI MEDENİYETLER

YAZILI MEDENİYETLER

Yeryüzünde YAZILI Medeniyetin, ilk defa doğduğu yer MEZOPOTAMYA’dır. Yazılı (suhuf – kitap) MEDENİYETLER, Allah’ın emri üzerine PEYGAMBERLER tarafından getirilmiştir. Medeniyetlerin gelişinin temel esası, insanlara huzur ve mutluluğun gücünün inmesidir. İnsanlar, kendilerine gelen bu güven, huzur ve mutlulukla çalışmalarında daha bir aşkla yol alma gayreti içerisinde olurlar. Birlikteliği güçlendirecek potansiyeli devreye sokarlar.

Peygamberlerin getirdiği bu yazılı medeniyetlerin hepsinde, Ortak hayat anlayışı, CEMAATCILIK (BİRLİKTELİK, TOPLANMA, DAYANIŞMA) yürürlüğe girer. Barış sistemi (İslamiyet’in CEMAAT sisteminde); Temel-ana gaye-esas-NÜVE oluşturan her şey, aynı zamanda sahada her an tam bir İŞLEV halindedir. İSLAMİYET, bilindiği gibi Allah tarafından gönderilen en son DİNDİR. İSLAMİYET temel esaslar açısından, kendisinden önce gelen dinlerle hiçbir farklılık ve ayrılığı yoktur. Tevrat, İncil, öncesindeki SUHUFLAR, Allah’ın temel esasları koyarak gönderdiği kitap ve DOĞRULAR. Burada, işleyiş açısından daha sonra sıkıntılar oluşmaya başladı. Şöyle ki; Suhuf ve kitapların kendilerine inen halkların büyük çoğunluğu gelen temel esaslara karşı çıktılar ya hepten yırtıp attılar, ya da kendi çıkarlarına göre değiştirip, tahrif ettiler. Böylece ana fonksiyonlarını zedelediler. Doğruları değiştirerek, yanlışları gündemde tutmak suretiyle YALNIŞA hizmet eder hale geldiler. Fıtrata ters hareket yapmış oldular.

İSLAMİYET; Bütün DOĞRULAR içerisinde barındıran tek Dindir. KURAN Allah’ın, KORUMASINDA olduğundan hiçbir yeri TAHRİF edilememiştir. Gücünü Allah, Allah’ın kitabı KURAN’dan alan İSLAM; bütün insanlığa BARIŞIN getirilmesini amaçlar. Onun içindir ki, İSLAMİYETİ kendilerine DİN kabul edenler, bütün iş ve ilişkilerinde DOĞRU olmak zorundadırlar. Eksikleri olanlar; TEVBE etmek suretiyle kendilerine temiz bir yol açmak durumundadırlar. Sürekli YANLIŞ yapıyor ve hiç TEVBE etmiyorlarsa, yanlışlarının arkalarında durup, muhkemleştiriyorlarsa, o zaman da İslâmiyetin dışında kalıyorlar demektir.

Barış din ve düzeni olan İslâm; Yeryüzünün, Kâinatın hepsinin İNSAN için olduğunu söyler. İçerisindeki her şey, tıpkı ağaçlar gibi kendi meyvelerini vermek için var olmuşlardır. Kendilerine verilen vazife gereğince insanlığa kendi HİZMETLERİNİ yaparlar. En geniş anlamda yeryüzünün; Muhkem, güçlü, irade sahibi, aklı olan, sorumluluk v.b. özelliklerle bezenmiş konumdaki İNSANIN meyvesi gibi düşünebiliriz. Göklerde de FARKLI yaratıklar mevcuttur. O Alemlerin yaratıkları da oradakilere hizmet ederler. İnsan, öyle mükemmel bir şekilde yaratıldı ki hem en şerefli yaratık, hem de yaratıcının yeryüzündeki HALİFESİ dir. Daha da üst perdeden bakılınca, İnsanı aslında bütün Kâinatın VATANDAŞI gibi durmaktadır.

Selâm ve saygılarımla. Günk. Kul. S.

<