YAŞAYAN GÖRÜR
Yaşayan görür ancak kimileri görmez, duymaz, konuşmaz...
Güzel bir ülkede yaşadığını, üç tarafının denizle çevrili, akarsularının bol, başlarında ver ha dört mevsimin dönüp dolaştığını ...
Yaylalarında çayırların kadife halılar gibi serildiğini...
Üzerinde binbir çeşit hoş kokulu çiçeklerin tombik arılara ballar verdiğini ...
Göllerinde mavi atlas tül örtülerin dalgalandığını ...
Tertemiz, berrak buz gibi suların kayalara çarparak, patlayarak, köpürerek tarlalara bahçelere doğru indiğini...
Derelerden nehirlere, nehirlerden denizlere koştuğunu...
Ovalarda sarı sıcağın tarlalarda başakları olgunlaştırdığını...
Dolgun habbeleriyle başakların esen yelde usulca sallandığını..
Utanmaz çapkın öpücükleriyle al gelinciklerin güne göz kırptığını...
Halkının çalışkan , cesur ,garip dost, inançlı ve vefalı olduğunu...
Nasrettin Hocaya gülüp masallarda dev anasının eline düşen dünya güzeli kızın çilesine ağladığını...
Dede Korkut’un adsız yiğitlere ad koyduğunu, boy boylayıp soy soylayıp nice güzel hikayeler düzdüğünü...
Yaşayan görür, işitir ve söyler kimileri de ;
Bu uğruna sayısız şehit vermiş bu vatanı, düşmanın dört bir yandan kuşatmış olduğunu...
Yer altı, yer üstü servetini gasbedip götürdüğünü...
Fırsatçıların , süper marketlerin, tefecilerin fakir fukaranın ekmeğine , aşına göz koyduğunu...
Hastalıkların , savaşların , türlü işkencelerle komşularını kırıp geçirdiğini...
Dış düşman ile münafıkların türlü hile ve desise ile masum insanlarındık tuzağa düşürdüğünü...
Nihayetinde kefenimi giydim geliyorum diyen birinin kara polat öz kılıcını eline alıp “ bir dakika" diyerek küffara karşı geldiğini neden görmezler...
Yaşayan görür, işitir, hisseder de kimileri neden “ bir dakika" durup düşünmez ;
Küffara karşı bir olunup vaziyet alarak harbe hazırlanmanın farz olduğunu...
Garip gurebanın, dulun, yaşlının, yetimin bilcümle mazlumun dualarını, Allah’ın yardımıyla gelecek olan zaferi, zaferin ayak seslerini neden duymaz ?