VAH ÜLKEM!
CETVEL
Karı koca, markette alışveriş ediyorlardı.
Kadın, alışveriş arabasında bir ürünü görünce kocasına çıkıştı:
-- Fiyatını sordun da mı aldın?
Adam, 'Hayır!' dedi.
Tartının başındaki görevliden ithal ürünün fiyatını öğrenince kadının sesi daha bir sertleşti:
-- 86 liraya muz mu olur! Yerlisi yok mu bunun?
Yerlisi yoktu. Zaten olsa onun da fiyatı 45 lira dolayındaydı.
Burası Türkiye, aylardan eylül, karı koca arasında gerginliğe yol açan, 'sonbahar - kış meyvesi' muzdu.
GEVEZENİN ÇAYI...
İstanbul Sarıyer'de bir park. Parkın içinde çay bahçesi.
Bir grup emekli yurttaş, beş altı ay öncesine değin her öğleden sonrayı çay bahçesinde geçiriyorlardı.
Aralarında en çenesi düşüğe şöyle takılırlardı:
-- Gevezenin çayı soğur!
Artık soğumuyor.
Çünkü, Türk'ün vazgeçilmezi ince belli bardakta çayın fiyatı 15 lira. 20 lira olmasının da eli kulağına!
Emekliler çay bahçesine giremiyor, girebilene gıptayla bakıyor, kendileri parktaki banklarda oturuyorlar.
Aralarındaki konuşmalar ise tam Hüseyin Rahmi Gürpınar'lık...
EMEKLİNİN 'KÖK'Ü!
-- 'Yeni Türkiye'nin matematiğinde 'dört işlem' de değişti.
-- Ne demek o?
-- Emekli aylığım yedi bin 500 liraydı. Yüzde 25 zam aldım, maaşım yine yedi bir beş yüz lira.
-- Kök maaş diye bir şey icat ettiler. Kökümüze kibrit suyu dökmek için!
-- Yine de çıkmayan candan umut kesilmez mi diyelim? Reis, Amerika dönüşü uçakta açıkladı; yeni yılda maaşımıza zam yapacaklarmış.
-- Onu da kendi aritmetiklerine göre yapacaklardır! Yedi bin 500 çarpı yüzde 25, eşittir yine yedi bin 500! Üstelik, Reis zam yapacağız demedi; "2024'e inşallah bunun kararını vermiş olarak gireriz." dedi.
-- Galiba haklısın. 'Nasılsa emeklilerin bir ayağı çukurda. Yılbaşına kadar bir kısmı ölür; biz karar alıp uygulayınca kadar bir bölümü daha eşek cennetini boylar, böylece tasarruf ederiz.' diye düşünebilirler.
-- Bu arada, işsizler zaten yaşamıyor! Çalışanların da son olarak kıdem tazminatına çökmeye çalışıyorlar.
-- Tek kanallı tv yıllarında TRT, "Alacakaranlık Kuşağı" adı altında korku filmleri oynatırdı. Şimdi Türkiye, zengine bol kepçe verip halkına sefaleti reva görenlerden tasarruf etmedikçe alacakaranlıktan en koyu karanlığa doğru korkunç bir hızla sürükleniyor.
YALAN FABRİKASI
Tanzimat Yazını'nın kurucularından Ziya Paşa (1825-1880), ünlü "Terkib-i Bend"inde "Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?"der.
İktidar ve bileşenlerine, kılık kıyafet değiştirerek sırça köşklerinden çıkıp halkın arasına karışmalarını öneririz. Herkesin nasıl burnundan soluduğunu göreceklerdir.
Örneğin, İBB Başkanı İmamoğlu'nu 31 Mart 2024'te yapılacak seçimlerinde alaşağı etmek için kurulan yalan makinesinin giderek serî üretime geçen devasa bir yalan fabrikasına dönüştüğünün herkes ayırdında.
Metronun yürüyen merdivenlerini bozan satılmış tipleri, yalaka tv'nin sözde habercisi ile kameramanı merdiven başında bekleyerek onlar aracılığıyla İBB'ye kara çalıyor.
'İstanbul'u geri alabilme' hırsı, akıl ve vicdanın önüne geçince gözlerin nasıl döndüğünün daha da dehşetengiz göstergesi:
Metrobüs hattına giren bir araçta bulunanlar, raylı yol boyunca trafik konilerini deviriyorlar. Böylece, konilerin metrobüsün altına girip çok sayıda yolcunun ölümüyle sonuçlanabilecek kazaya meydan vermeye çalışıyorlar.
Malum tv kanalı ayrıca Ankara'da ABB'nin ürettiği Halk Ekmek'te bakteri bulunduğu yolunda yayın yapmaya hazırlanırken vicdan sahibi bir yurttaş tarafından engelleniyor. Atılmaya çalışılan iftira da olsa duyarlı davranan ABB, çıkardığı 17 çeşit ekmeği, laboratuvar incelemesinden geçiriyor. Hepsi temiz çıkıyor. Ama, utanmazlar çamur atmayı hâlâ sürdürüyorlar.
SASI SASI KOKMAK
Öte yandan, bizce 'iktidarın Truva atı' olduğu artık iyice ortaya çıkan parti lideri hanımefendi; CHP'yi kalesinde vurmak, Tunç Soyer'in oylarını bölmek için belediye başkan adayı çıkarmakla kalmayıp "İzmir kokuyor." demez mi!
Türkçede, gıdalar için 'bozulmak, çürümek' anlamına gelen "sası sası kokmak" diye bir deyim var.
Gerçekte, kokanların İzmir değil de ne olduğunu, 'Hocaların Hocası' Korkut Boratav, Gazete Duvar'a söyledi. (1) Boratav, ülkemizin içinde bulunduğu durumu "çürüme" olarak niteledi:
* "Ekonominin durgunlaşarak çürümesini yaşıyoruz. (...) Örneğin ortalıkta serseri mayın gibi dolaşan diplomalı işsizleri veya geleceği olmayan üniversite öğrencisi gençleri bünyesinde barındıran, zaman içinde bu durumu artıran toplumsal bir ortam…"
* "Çöküşten daha kötü bir şey bu. Çok uzun sürerse, çürümeye alışırsan bir türlü yaşar gidersin. Diğer bir uçta da o vahşi kapitalizmden nemalananlar, büyük rantları gelire dönüştürerek parazitleşen yaşam tarzlarını sürdürenler..."
* "Öte yandan, toplumsal çürümenin, kapitalizmin vahşileşme konjonktürünün ötesine giden İslamcı faşizm boyutu da var."
"ÇARE: SOL İTTİFAK"
Peki ya çözüm?
Kimi il ve ilçe kongrelerinde, yumruklaşmaya varacak denli birbirine düşen CHP'lilerde mi?
Prof. Dr. Boratav, çözümün, kurulması gereken "sol ittifak"tan geçtiği kanısında:
* "Emekçi sınıfların saflarında İslamcı faşizmin kök salmasını önleyecek tek direnme gücünün, Cumhuriyetçi ve sosyalist bir muhalefet cephesinde olduğunu düşünüyorum. Bu seçenek, Türkiye'nin birkaç parçaya ayrılmış olan sosyalist, komünist, devrimci partilerinde, örgütlerinde var. Ve bu partilerin bugün hareketsiz olan geleneksel Cumhuriyetçi kalabalıklarla, örneğin CHP’nin kitle tabanıyla bütünleşmesi gerekiyor."
DİL YANLIŞLARIMIZ
Bir belediye başkanının, 9 Eylül 2023 günkü konuşmasından:
"Ben partimin bundan daha iyisini yapacağına tüm kalbimle inanıyorum."
Bu tümcede, 'tüm' sözcüğünün yeri olmamalı.
Doğrusu:
"... bütün kalbimle..."
Çünkü "tüm"; 'belli sayıda'nın karşıtıdır:
"Tüm öğrenciler, sınıfta hazırdı."
"Bütün" ise 'bir ya da birkaç parça'nın karşıtı:
"Adam, oturup bir bütün ekmeği yedi."
Siz, yukarıdaki son örnek tümcede geçen 'ekmeğin' yerine, başka sözcükler de koyabilirsiniz.
GRAM GRAM 'EPİGRAM'
Bu kez Altın Portakal'a
Saplandı sansür bıçağı;
"Kanun Hükmü" filmi için
Keyfim istedi, yasağı!
1) Gazete Duvar; 19 Eylül 2023 tarihli sayı, Gülümhan Gülten'in Prof. Dr. Korkut Koratav ile söyleşisi.