CEVDET TÜTÜNCÜ

CEVDET TÜTÜNCÜ

UTANÇ ARMAĞANI

.

Sevgili dostlar, tarihsel süreç içerisinde dini bağlarıyla var olan Yahudilerin kendilerine ait fethettikleri, üzerinde hükümranlık kurarak medeniyet oluşturdukları bir devletleri olmamış ve yüzyıllar boyunca başka devletlerin toprakları ve yönetimi altında bulundukları ülkenin olanaklarıyla yaşamayı tercih etmişlerdir. ( Almanya, Polonya, Sovyet Rusya, İspanya, Avusturya, Osmanlı İmparatorluğu vb. )

Toprakları üzerinde herkesin pay kapma yarışına girdiği Osmanlı İmparatorluğunun zayıflama ve gerileme dönemini de içeren II. Abdülhamit döneminde gazeteci, oyun yazarı Teodor Herzl’in (1860 – 1904) girişimleri sonucunda, Hz. Süleyman’ın yaşadığı yöre olması nedeniyle kendilerine ait olarak nitelendirdikleri Filistin toprakları üzerinde bir devletleri olması gerektiğini iddia etmesi İsrail’in ortaya çıkmasına önayak oldu.

Zamanın Britanya Dışişleri Bakanı Arthur Balfour’un (1848 – 1930) İngiltere’nin Yahudilere Filistin toprakları üzerinde bir devlet kurmak sözünü içeren Balfour Deklarasyonu İsrail Devletinin kuruluşuna giden yoldaki en önemli belge olmak özelliğini taşımaktadır.

14.Mayıs.1948 günü toplanan Birleşmiş Milletler toplantı salonunda oylamaya dakikalar kala David Ben-Gurion’un (1886-1973) önderliği ve bir grup Yahudi kadın ve çocukların vatansız Yahudilerin içinde bulundukları durumdan kurtarılması nidaları arasında 6’ya karşı 4 oy kararıyla başkalarına ait topraklar üzerinde masa başında kurulan yeni bir devlet ortaya çıktı.

Avrupa ve Amerika’da Dünya üzerinde yaşayan Yahudilerden para teminiyle Amerika’dan Filistin’e deniz yoluyla silah tedarik edilmesi, Filistin’de çölün ortasına kurduğu barakada Filistin topraklarına gelecek olan Yahudilere kahve ikramıyla ev sahipliği yapan ve daha sonra Dünyanın üçüncü kadın başbakanı olarak tarihe geçecek olan Golda Meir’in (1898 – 1978 ) gayretleri ayrı bir bölüm ve sayfa oluşturabilmesi açısından hayli ilginçtir…

Auschwitz – Birkenau 2. Dünya Savaşı döneminde Almanlar tarafından Polonya’da kurulmuş esir toplama kampıydı. Esir olarak getirilen sivil Yahudilerin cesetlerinin burada Krematoryumlarda (Ceset yakma fırını ) yakılarak imha edilmesini bütün dünyaya Yahudi katliamı olarak lanse eden İsrail, bugünkü Hamasın İsraile yaptıklarını 1948 yılında Araplara karşı uygulayan Haganah ve Palmach örgütleri ve bunlara bağlı olarak faaliyet gösteren Irgun Örgütü tarafından tarihin en vahşi katliamı olan Filistinlilere karşı Deir Yasin Katliamını (09. Nisan.1948 ) gerçekleştirmesini nasıl izah edebilir ?..

Hristiyan Falanjist milisleri tarafından yapıldığı iddia edilen Batı Beyrut’ta ki Sabra ve Şatilla mülteci kampı baskınında ( 16.Eylül.1982 ) oraya sığınan yaşlı, kadın ve çocuklar dahil 750 – 3500 silahsız ve savunmasız Filistinlinin katledilmesi olayında, zamanın İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron’un ( 1928 – 2014 ) ve İsrail tanklarının olaydaki rolü bugün bile suçsuzluğunu kanıtlayacak bir açıklamadan ve belgeden yoksundur. ( Birleşmiş Milletler tarafından soykırım olarak ilan edilmiştir. )

Tamamen Filistinlilere ait olan Gazze ‘de, küçücük bir toprak parçası üzerinde, savunmasız, silahsız ve güçsüz 2 milyon insanı kendi vatanları üzerinde, kadın, çocuk, yaşlı demeden silah üstünlüğü gücüyle kıstırıp hayati gereçlerden yoksun bırakarak toplu ölümle yüzyüze getirmesi, kendisinin tarih boyunca sürekli mazlum olduğunu iddia eden bir devletin inandırıcılığı konusunda insanlığı ikna edebilir mi ?

Edemez !

Yapılanlar insanlığa ve tarihe utanç armağanı ve vesikası olmaktan öteye gidemez…

Ve zaten şu andan itibaren belgeleriyle tarihe geçti bile !..

Geçmiş olsun insanlık !

Esen kalın

<