Türkçe'nin sorunları
Türkçe’nin sorunları var. Irk Türkçesini isteyenler bir sorun. Osmanlı Türkçesini isteyenler başka bir sorun. Batılı kelimeleri Türkçe gibi kullananlar ayrı bir sorun. Yeni kelime üretelim, eskileri atalım diyenler ayrı bir sorun. Kelime üretmeyi bilmeyenler ayrı bir sorun. Batılı kelimeleri tercüme ederek, Türkçe karşılığını kullanmayı isteyenler ayrı bir sorun. Türkçe’nin bozulduğunu diline dolayıp, hiçbir şey yapmaya yanaşmayanlar ayrı bir sorun.
Türkçe’nin 5 bin yıllık gelişmiş bir dil olduğunu malzeme yaparak hamasete dalanlar ayrı bir sorun. Türkçe’nin Adriyatik’ten Çin seddine kadar çok geniş bir coğrafyada 300 milyon kişi tarafından kullanılan bir dil olduğuyla avunanlar ayrı bir sorun. Bütün bu sorun olan kitleler Türkçeyle ilgili konuşuyorlar ama bir arpa boyu yol almıyorlar.
Xxxx
Türkçe’nin alfabe sorunu var. Göktürkler zamanında da Selçuklu ve Osmanlı zamanında da kendileri bir alfabe üretmediler. Hazır alfabelerden birini alarak onun üzerinde küçük değişiklikler, eklemeler, çıkarmalar yaptılar. Ama bu yeterli olmadı. Hiçbir alfabe için bu küçk değişiklikler yeterli olmadı.
542-745 yılları arasında Göktürklerin toprakları şimdi Moğolistan coğrafyasında kalmıştır. Onların Orhun ve Yenisey ırmakları arasındaki topraklarda kullandıkları bir dil vardı. Çin yazıyı bulan ilk millettir. Kimileri bunu Mısır’a mal eder. Moğollar ve Türkler Çin genel topraklarında dar bölgelerde yaşayan milletlerdi. Her iki milletin de resmi kayıtları Çin devlet kayıtlarındadır. Bıu yüzden çivi yazısı da kullandılar. Çin’de bugün de yaşamakta olan Uygur Türkleri çivi yazısından başka Soğdak yazısını da kullandılar. Kırgızistan da Türklerle, Moğollarla yakın ilişkiler içinde olmuşlardır. Soğdak asıllı Uygur alfabesi Türk seslerine çok dauygun düşmemişti.
Çeşitli öbekleşmeler vardı. Siyasi, dini öbekleşmeler. Her öbek başka bir alfabe ve yazı kullanbiliyordu.
Türkler tarih boyunca Soğdak, Bırahmi, Mani, Nasturi, Süryani, Tibet, Çin, Moğol, Passepa yazılarını ve sonra da yeni bir medeniyete dahil olduklarında, Müslüman olduklarında Arap alfabesini de kullandılar.
Bütün bu alfabeler Türkçe’deki her sesi karşılamıyordu.Medeniyet Türkçesi’nde Arap ve Fars alfabelerine hangi harfleri kattığımız anlatılmıştır. En son 1839 yılında kararı alınan ve 180 sene sonra resmiyete dönüşen Batı medeniyetine geçilmesiyle Latin asıllı alfabe alındı. Latin alfabesi de aynen alınmadı. Eklemeler ve çıkarmalar yapıldı. Gelgelelim bu son Lati asıllı Türk alfabesinin de Türkçe’deki her sesi karşılayan işareti yok. Genizden gelen khı sesi için harf yok. Ki, ke sesi için harf yok. Açık e, kapalı e, ea sesi için de harf yok. Kalın l, ince l sesi için de harf yok.
Bütün bu sorunları aşabilecek kabiliyette, birikimde dilcimiz de yok.
Xxxx
Alfabe sorunlarıyla ilgilenen dilcilerimiz oldu. Eğitim sorunlarıyla ilgilenen dilcilerimiz oldu. Kelime üretmekle ilgilenenler de.
Enver Paşa iyi bir dilci idi. Namık Kemal de öyle. Latin alfabesine asla taraftar olmadılar. Birinin sağdan, birinin soldan başlıyor olması onları çok ilgilendirdi. Ama Enver paşa özel alfabe bile yaptı. Arap asıllı Osmanlı alfabesini tek tek harfler olarak yazmayı teklif eden bir alfabe hazırladı. Bu okumayı yazmayı gerçekten de çok kolaylaştırdı.
Mustafa Kemal de dil ile çok ilgiliydi. Türkçe kelime ürettiği de oldu. Türkçe’ye Müslümanlık dışında, dünyacı bakışla bir köken aramayı da ihmal etmedi. Yanlışıyla-doğrusuyla tüm tarih boyunca kendisine yöneltilecek eleştirileri de göğüsleyerek Latin alfabesine geçişi onayladı.
Cumhuriyetin kurluşunda, devletin ilkelerinin belirlenmesi ve belirmesinde Rusya’dan gelen Türk aydınların etkileri de büyük oldu. Ahmed Ağaoğlu ve daha bir yığın Kafkas kökenli aydın Mustafa Kemal’i çok etkilediler. Türkiye’de de Ziya Gökalp çalışmalar yaptı. Selanik öbeği ve Ahmed Rıza da Türkçe ve alfabe çalışmalarını yönlendirdiler.
Xxxx
Bugün Türkçe’nin çok ciddi sorunları var. Hamaset, siyaset, züppelik, kolaycılık, Batıcılık ve daha bir yığın sorun ile karşı karşıyayız.