TÜRK MİLLETİ KARAKTERLİDİR...

TÜRK MİLLETİ KARAKTERLİDİR...

Karakter sahibi insan vicdanlı insandır. Çalışmalarında, sözlerinde bunu görmek mümkündür.

Karakter sahibi insan aynı zamanda saygılıdır da. Bu vasıf soyluluk ve yüksek insanlık işaretidir. Saygı olmayan yerde ne sosyal barış, ne de sosyal gelişme vardır. Saygı insanları birbirine ve bütün insanları Tanrıya bağlayan bir dinden başka bir şey değildir.

İrade gücü, manevi güç, bir ruh gücüdür. Onun bulunduğu yerde hayat, bulunmadığı yerde de takatsizlik, çaresizlik ve umutsuzluk vardır. Meşhur sözdür: << Güçlü insanla, şelâleden dökülen su kendi yollarını kendileri açarlar.>>

Bir insanın maneviyatı güçlü, kalbi de sağlam olursa, sonunda başarıya ulaşacağından şüphe yoktur.

İster çoğunluğa, ister azınlığa olsun, kamuoyunun keyfiliğine karşı çekilecek set, fert özgürlüğü ve kişisel karakter gücü ile aydınlatılmalıdır. Fert özgür, kişi karakter sahibi olmazsa, insanlık güç kazanmaz, millet de gerçek özgürlüğe kavuşamaz.

Ne kadar geniş siyasal hak tanınmış olursa olsun, eğer fertlerin ahlâkı bozulmuşsa, millet olarak yükselmenin imkânı yoktur

Fertler gibi milletler de, şerefli bir ırka mensup oldukları, bu ırkın büyüklerinin mirasçısı bulundukları ve onların şan ve şereflerini sürdürdükleri düşüncesinden destek ve güç almaktadırlar. Bir milletin şerefli bir geçmişe sahip olması son derecede önemlidir.

Eskilerin yapmış oldukları büyük ve değerli işlerin amacı bugünkü yaşayışa bir yön vermekte ve milletin yükselmesini kolaylaştırmaktadır. Fertlerin olduğu gibi milletlerin hayatı da büyük bir tecrübe hazinesidir. Akıllıca kullanırsa sosyal hayatın ilerlemesini ve gelişmesini sağlar.

Karakter yoksunluğun Örneğini verirsek; Tarih de büyük Napolyon vardır. Onun enerjisi boldu ama prensipten yoksundu. Bir defasında <<İnsanlar altınla beslenen domuzlara benzerler. Önlerine altınları atınca onları istediğim yere sevk ederim >> demişti.

Karakterin oluşumunda rol oynayan çevrenin, asıl etkisini geliştirme devresinde yapmış olması insanın tabiatı gereğidir. Başkalarını görerek yapılan şeyler zamanla yavaş yavaş alışkanlık haline gelir. Bu öyle bir kuvvettir ki, farkına varmadan, kişisel özgürlüğümüzü kaybedip onun etkisi altına girmiş oluyoruz.

Bir gün Eflatun ( Platon )sokakta maskaralık eden bir çocuğu azarlamış.<< Beni çok önemsiz bir şey için azarladınız>> demiş çocuk.<< Ama alışkanlık önemsiz bir şey değildir>> diye cevap vermiş. Eflatun.

Kötü alışkanlıklar insana hükmeden öyle bir güçtür ki, insanlar bazen lânet ettikleri kötülüklere bile dört elle sarılırlar.

Hiç bir özelliği olmayan bencil insanlarla ilişki kurmak bile çok zararlı olabilir. Bu takdirde insanın görüş açısı küçülür, iç âlemi daralır ve maneviyatı zayıflar.

Değerli Yeni Gün okurları, bunları neden yazdım? Bu günlerde ama iç, ama dış provokasyonlarla bazı ilginç ve tehlikeli olaylar oluyor, Türk milletinin karakteri yüksektir. Eminim ki bu gibi kışkırtmalara meydan vermeyecektir.

Din duygu ve bilgisi bu tür cahil ve tehlikeli kişilerden arınarak hurafelerin değil de, bilim ve tekniğin ışığıyla arınıp olgunlaşıncaya kadar bu tür din oyunu oynayan, dindarmış gibi görünerek aslında rol yapan aktörlere her zaman, her yerde rastlanacaktır. Bunlar karakterden yoksun ve cahil kimselerdir.

Bu günde rastlandığı gibi.

Atatürk'ün 1930 yaptığı öngörüsü , konunun özetini de çıkarmış olsun.

"...din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış iştir. Hiçbir kimse hiçbir kimseyi, ne bir din, ne de bir mezhebi kabul etmeye zorlayamaz. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz. Softa sınıfının din simsarlığına izin verilmemelidir.

Dinden maddi çıkarlar temin edenler iğrenç kimselerdir. İşte bu duruma karşıyız ve buna asla müsaade etmiyoruz."

M.Kemal ATATÜRK

Tanrı Türkü Korusun.

Sevgi ve Saygılarımla.