TÜRK DÜNYASI .. GEÇ KALIYORUZ GEÇ..
TÜRK DÜNYASI .. GEÇ KALIYORUZ GEÇ..
Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya- Macaristan gibi parçalanabilir, ufalabilir; Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman, Türkiye ne yapacağını bilmelidir....
Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir , inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yanlız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lâzımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır ? Manevi köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür. İnanç bir köprüdür. Tarih bir köprüdür.
.....Köklerimize immeli ve hâdiselerin böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların [ dış Türkler'in ] bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli....
Atatürk
Alparslan Türkeş'in Türk Kurultayı'nın kapanışında ; 23.3.1993 günü yapmış olduğu konuşma :
Türkiye ile diğer Türk dünyası arasındaki münasebetler hızla kapsamlı bir şekil olmalı ve üst düzeyden tabana kadar yaygınlaştırılmalı, karşılıklı olarak çok sayıda öğrenci ve uzman mübadelesi yapılmalıdır.
Türk Cumhuriyetlerinin ABD başta olmak üzere batının kapital yatırımı olmadan çağdaş refah seviyesine erişmeleri mümkün değildir.
Türkiye ile diğer Türk Toplulukların alfabe birliği, yazı ve imla birliği en kısa zamanda temin edilmelidir. Latin alfabesine geçiş Türk birliğinden ziyade çağdaş teknolojiye kolay ve hızlı geçişi sağlamak için elzemdir. Refah ve zenginliğin anahtarı Latin alfabesidir.
Bütün Türk toplulukları dünya ile bütünleşmeli, hür dünyanın bütün siyasi, teknik ekonomik kuruluşlarına girmeye gayret etmelidirler.
Alparslan Türkeş
Kardeşlerim ; Türk dünyası birçok "kahraman" yetiştirmiştir. Türkiye'de Ziya Gökalp ve Atsız bu gayenin sistemleştirilmesinde ve yaygınlaştırılmasında çok önemli gayri siyasi roller oynamışlardır.
Gaspıralı'nın dilde birliği sağladığı, fikirde birliği yaygınlaştırdığı bir gerçektir.
Sovyetler'in baskısı nedeniyle Türk coğrafyası parçalandı ve birbirleriyle kavgalı olarak ayrı ayrı milliyetler oluşturulmaya çalışıldı. Her milliyetin şivelerinin birbirinden uzaklaşması amacına dönük dil çalışmaları başlatıldı. Birlik çağrıları yapanlar veya tek milliyet ifadeleri kullananlar en zalimce cezalara çarptırıldılar.
Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte Türk Cumhuriyetlerinin ortaya çıkmasına ve yeniden " dilde, fikirde, işde birlik " idealinin canlanmasına yol açtı.
Maalesef 1991 sonrasında bu fırsantı ve imkanı adeta sonuna kadar heba ettik !
Birlik gösterisini aşamadık. Bunu siyasi yatırım olarak kullandık.
Her şeyde olduğu gibi ağır davranıyoruz. Yapılanları sıralayalım :
--- Turizm Bakanlığına bağlı , Türkiye işbirliği, koordinasyon ajansı (Tika )'nın yapmış olduğu Orhun Abide'leri yolu ( Moğolistan ) Göktürk Abideleri tadilatı , restorasyon ve eserlerin müze haline çevrilmesi..
---Türk Devletler Teşkilatı konseyinin kurulması
---Alfabe birliğinde ve bazı önemli konularda anlaşmaların yapılması.
---Zengezur yolunun açılması çalışmasında önemli adımlar ...
Ama bunlar yeterli mi ? Değildir..
Sıralayacağım aktivitelerin yapılması önem taşımaktadır: Sanatçı gezileri ve Sanat gösterileri ile Göktürk tarihini görsel anlatım, gösteriler, konferanslar vermek zorundayız. Ayrıca Üniversite Akademisyen seminerleri , öğrencilerin bilgi alışverişleri , geleneklerin teşhiri , Türkçe yayınlar , Tv kanalları v.b olması gerekenlerdir.
Zaman bakımından yavaş gitmesi kardeşlik bağımızın kopukluğuna sebebiyet veriyor , hem de Türk dünyasındaki insanların umutlarını kırarak başka arayışlar içine girmesine vesile oluyor.
Az zamanda çok iş yapmalıyız. Dış kaynaklı merkezler enerjimizi başka yerlere harcattırıyor ve hedefimizi saptırıyorlar.
SİYASİLER VE YÖNETİCİ KADROLARDAN BAŞLAMALI...
Değerli Yeni Gün okurları ; Biz Türkler, Türk gelenekleri ve Türkçe dilimize , sözcüklerine önem vermemiz gerekmektedir. Siyasi Parti liderleri , Devlet okulları ve kamu kuruluşlar, bürokratlar , sivil toplum kuruluşları bunda önayak olmalıdırlar.
Dini inançlarımızdan dolayı Türkçemize zarar vermemeliyiz. Bazı gösteriş meraklıları Arapça kelimeleri araya sıkıştırmakla, dini inanç kuvvetliliğini belli etmeyi marifet sayıyorlar ve komik hale düşüyorlar.
Her Arapçanın karşılığı Türkçe var, neden Türkçe kullanmazlar da , siyasi polemik yaparlar , kime yaranmaya çalışıyorlar acaba ? Veya akılların da başka hesaplar mı var ? Yanılıyorlar ...
Bizler inancımızı sağlam tutarak , milli irademiz ile hareket etmemiz gereklidir. Din elbette gereklidir. Ruhun gıdasıdır, ama bunu Türkçemiz ile daha da taçlandırabiliriz. İllâ da bilmediğim kelimeler ile insanlara dikkat etmemeliyiz.
Eğer dinden dolayı yabancı kelimelere önem verirsek nasıl dilde ,alfabede birliği sağlarız Türk kardeşlerimizle.
Şayet Türkçeye önem vermez isek, iyi bilmeliyiz ki Ortadoğu kültürlerine teslim ederiz o Türk coğrafyasını, hatta kendi ülkemizi bile. Lütfen duyarlı olunuz.. Hata yapma şansımız yok. kandırılma toleransımız kalmadı artık.
Tanrı Türkü Korusun
Sevgi ve Saygılarımla