TRT KURUMU VE ARINMA AYI
TRT KURUMU VE ARINMA AYI
İslam alemine olduğu kadar insanlık alemine barış ve bereket getirmesini dilediğimiz yeni dönem “Ramazan” süreci başladı. Gerçekten ahlaklı olanlar için Ramazan; samimiyetle ibadet ederek arınmaya çalışmaktır. Orucu, beş duyusu ile ifa etmektir. Bunun için ille de cami, mescit, dergah vb yerlerde olmak gerekmez. Çünkü Peygamber a.s; “bütün cihan bir mescittir” diye buyurmuş. İbadet için mekanın zorunlu olmadığını göstermiştir. Kuşkusuz bu, mabet olarak düzenlenmiş mekanlara gitmemek anlamında değildir.
“Dinler mi ahlak sağlar, yoksa ahlak mı din sağlar?” şeklinde, sosyolojik değerlendirmeler hep yapılır. Özellikle çıkar veya oy avcılığı gibi nedenlerle din istismarının yapıldığı yer ve zamanlarda, bu değerlendirmeler daha da yoğunlaşır.
Pağan inançlarda da ahlak var olduğuna göre; bütün ahlaklı toplumlarda manevi inancın, yani dinin var olduğunu söylemek olasıdır. Ülkemizde ise; dindarlık kadar ahlaksızlık da yoğunlaşmaktadır. Ve ahlaksızlığın dinin gereği olmadığı ve din inancına rağmen ahlaksızlık yapıldığı kabul ediliyor.
Ahlaksızlığa karşı inanç ile karşı koymaya çalışmak yeterli oluyor mu?
Din ve imanın kimde olduğu bilinmez. O nedenle şekle bakarak aldanmamalı. Kişinin eylem ve yaşamı; o kişinin ahlak düzeyini gösterir. Bu yüzden birçok kişi, dindar görünerek ahlaksızlığını gizleyebiliyor.
Kısaca; samimi dindar ile takiyeci dindarı ayırmak, çoğu zaman olanaklı olmuyor.
Türk toplumunda; kamu veya özel yaşamda ortaya çıkan yolsuzluklar, haksızlıklar, adaletsizlikler, şiddet vb olaylar yoğunlaşmaktadır. Bu da ahlak sahibi gerçek dindarların yüreğini acıtmakta, ruhunu karartmakta, umutlarını söndürmekte ve dünyalarını daraltmaktadır. Arınma ayı ve ibadetinin bu karamsarlıkları gidermesi umulur. Çünkü ibadetin her türlüsü; temelde arınmayı amaçlar.
Gerçek arınma ahlakı olsaydı; adım başı camiye gerek duyulur muydu? Her biri milyarlara mal olan camiler; açlık sınırında yaşatılan insanları kaderciliğe iterek kötü yöneticileri mazur gösteren yerler haline getirilirse; din istismarcıları değirmenine su taşınır olmaz mı? Bu takdirde Muhammedi arınma mabedi olmaktan çıkacak; Hz. Peygamber’in buyurduğu gibi “dırar camii” halini alacaktır.
Kötü örnekler, hiçbir zaman çoğul örnek olmaz ve olmamalıdır. İbadet ve arınma ile iyi örnekler çoğalacağı umulur.
Elbet, umutlar tükenmemeli; ahlak ile samimi inançlılık yükseltilmelidir.
Gerçekten arınanlar; ahlak dışı eylem ve kazanç içinde olanlara karşı gereken şekilde yağa kalkarsa; Ramazan gerçekten hayırlı ve bereketli olmuş olacaktır.
*****
Türkiye’de darbe yapanların ilk ele geçirmek istedikleri kurum; hep TRT oldu. Çünkü her eve, TRT aracılığıyla varılıyorlar. İstedikleri çarpıtma ve karalamayı, TRT aracılığıyla yurttaşlara kolayca ulaştırıyorlar. Özel televizyonların olmadığı dönemde, bu iletişim ve etkileşim kurumu; çok daha önemliydi.
Bunca önemli olan bu kurumun geliri, biz vatandaşların verdiği vergiden oluşuyor. O nedenle, vatandaşlara karşı sorumludur. Doğru haber vermek; yurdun tüm özel ve tüzel kişiler ile kurumlarına -siyasi partilere- karşı eşit davranmak göreviyle yükümlüdür. Eşitlik görevini ifa etmesi; haber oranlamasından anlaşılır.
Diğer önemli görevi; halkı aydınlatan bilgi, beyan ve kültürel etkinliklerde bulunmaktır. Gerçekleri eğip bükmeden güce göre davranmamaktır. Çıkar odaklarına ve özellikle siyasi iktidara borazan olmamaktır. Siyasi, etnik ve inanç konularında yanlı olmamaktır. Kimsenin propaganda aygıtı durumuna düşmemektir.
Peki, öyle midir?
Evet demeyi ne çok isterim.
Kuruluş yasa ve amacına uygun davransaydı; bir sonuç alınamayacağını bilmeme rağmen ben; 3-4 yıl önce hakkında suç duyurusunda bulunma gereği duyar mıydım? Adaletsizlik ve partizanlık yaptığını adalet nezdinde kayda geçirir miydim?
TRT, kurum olarak liyakatsız kimseler yönetiminde; özellikle iktidarın propaganda aracı haline gelmiş; kamu görevi anlayışından uzaklaşmıştır. Layık olmadıkları görevlere getirilenler; diyet ödemek durumundan kurtulamamıştır.
Böylelerin tarafsız ve objektif olamayacakları kuramı; pratikte de kanıtlanıyor!
Yanlı ve görev ihaneti ile adalet ayaklar altına alınıyor. Kuşkusuz adalet; sadece adliye ve mahkemelerde aranmaz. Devletin her kurumunun özel ve tüzel kişiler karşısında varlığının amaç ve bilinci ile tarafsız ve doğru davranması; adaletin taa kendisidir.
*****
2022 yılı mali verilerine göre TRT’nin yıllık geliri; 9 milyar 832 milyon 777 bin liradır. Bunun 8 milyar 150 milyon 150 lirası, biz yurttaşların verdiği vergidir. Her birimiz, eşit olarak vergiyi veriyoruz. Çalışan TRT kadrolarından da biz yurttaşlara karşı eşit görev yapmalarını bekleriz.
Oysa TRT, kurumsal yapısıyla tam tersi faaliyet içinde oluyor. Haberlerden kültürel kuşağa, aydınlatıcı ve eğitici olmaktan çağdışı eylemlerine kadar; yanlı, karartıcı ve hatta partizan olmaktadır.
Bütçe gelirinin reklamlarla elde edilen miktarı; “devede kulak” bile değildir. Ama bu devasa gelir; devasa kadrolara rağmen, dışa yaptırılan senaryolarla belirli yerlere transfer ediliyor!
Liyakatsızlığı ve taraflılık gibi nedenlerle vatandaşlar, artık izlemek bile istemiyor. Özel kanallar, izlenme bakımından TRT’ye fark atmaya başlamıştır. Çünkü özel kanallar bile, bütün vatandaşların olması gereken TRT kadar iktidar borazanlığı yapmıyor! Hiç olmazsa kendi gelirini kendi sağlıyor. Ya da o nedenle eğilip bükülüyor.
Bu durumda ne demeli TRT’ye?