Tercümanlar darbesi
Osmanlı vatanında geri kalmışlığın, mağlubiyetler zincirinin, kaybedişler acısının kıvrandırdığı Osmanlı münevveri, hangi ırki kökenden gelirse gelsin, bu makus talihi tersine çevirmenin çarelerini arıyordu.
Hemen hepsi devletin bekası, milletin bekası için kafa yoruyor, teşkilatlar kuruyor, icraatlarda bulunuyordu. Devlet de bir takım oyunlar kurarak kimi insanları açıktan, kimi insanları örtülü biçimde görevlendiriyor, çeşitli tercihlerle başarmanın yollarını arıyordu.
Ama insan beyni herkeste farklı çalışıyordu. Şu devletle, bu devletle işbirliği, dostluk, müttefiklik çerçevesinde çalışanlardan tutunuz, Saray’ın emrinde çalışanlara kadar, gücü eline geçirdikten sonra kendi adına çalışanlara varıncaya kadar hemen herkesin amacı tekti. Devleti ayakta tutmak, devleti ayağa kaldırmak, devleti eskiden olduğu gibi hakim ve egemen güç haline getirmekti.
Her bir kitlenin diğer kitleleri hainlikle, anlayışsızlıkla, maceracılıkla, yanlışta olmakla suçladığına bakmayın. O, o günkü iklimin ve şartların getirdiği bir durumdur. Fakat bugün birileri hala kimilerini hain, kimilerini kahraman ilan ediyorsa yanlış yapıyor.
O günün insanlarıyla duygu ve düşünce ortaklığına girildiğinde bu yanlışlara düşmekten kurtulmak mümkün. İttihat terakkicileri de onların karşısında yer alanları da, eski devleti ayağa kaldırmak mümkün değil, yeni devlet, yeni medeniyet kuralım diyenleri de hürmetle selamlıyorum. Her birinin saygıyı hak edecek kadar çile çektiğine de inanıyorum.
Xxxx
Kazım Karabekir, milli mücadeleyi fişekleyen adam bir toplantıda gündem dışı bir konuşma yapıyor. Bu konuşma 3 Mart 1923’de Vakit, Tanin ve Akşam gazetelerinde yayınlanıyor. Çok önemli bir konuşma, daha önemlisi çok dikkate değer bir konuya dikkat çekiyor ki daha önce kimsenin bu konuya temas ettiğine ben rastlamadım.
‘Bu mesele maarife taalluk ettiği için bizim kongremiz iştigal edeceği mesailin haricindedir. Fakat çok zamandan beri bu mesele zaman zaman ortaya atılmaktadır. Bendeniz de bu işle sonuna kadar uğraştığım için, müsadenizle birkaç söz söyleyeyim’ dedikten sonra
tercümanlar meselesine işaret ediyor ve devletimizin, medeniyetimizin, değiştirilmesi yönünde batılıların hainane uygulamalarına dikkat çekiyor.
Tercümanlar bilindiği gibi sadık teba diye hizada tutulmaya çalışılan Rum ve Ermeni’lerden yetişmişti.
Onlar da her ne kadar Osmanlı vatandaşı idiyseler de ırki hassasiyetleriyle batılılarla hem dil ve hem ırk bakımından, hem de din bakımından ortaklıklar içindeydiler. Batı merkezlerinden, diplomatik çevrelerinden verilen direktifler, talimatlar emirler doğrultusunda hemen her temas ettikleri yabancıya, Osmanlı toprağına her ne sebeple gelmişse bir yabancıya tercümanlık yaparken, Osmanlı alfabesinin zor olduğunu, öğrenmenin müşkil olduğunu puropaganda ediyorlardı.
Batılı her turist, her gazeteci, yazar, diplomat söz arasında Osmanlı alfabesinin değişmesi gerektiğine vurgu yapıyorlardı. Bu görüşler ve benimsetme çalışmaları her tarafta dillendirilir hale geldiğinde umumi kanaat oluşmuştu.
Önce Arnavutlar ardından da Azeriler Latin alfabesine geçmişlerdi. Alfabe değiştirmekle yeni kuşaklar yetişinceye kadar, okur-yazar oranı sıfırdı elbette.
Yeni alfabeyle yetişen nesiller okuyacak bir şey bulmakta sıfır imkeana sahipti. Aradan en az 10 yıl geçmeliydi ki yeni alfabeyle yetişen insanlar bir şeyler üretmiş, yazmış olsunlar ve daha sonraki kuşaklar da o ilk kuşağın yazdıklarını okusun.
Tam da böyle oldu. Bin yıllık önceki alfabeyle üretilmiş, yazılmış her şey yok hükmünde kütüphanelerde kaldı. Okuyucusu olmadığı için onlar kütüphanelerden de çıkarıldılar.Çoğu imha edildi. İmha etmek için iki sebep vardı. Geri kalmışlığın sebebi olarak inandırılmıştı yeni kuşaklar. Onların kıymetini bilenler ise yer bulamıyorlardı koyacak. Çaresizdiler.
Xxxx
Kazım Karabekir’in Ermeni ve Rum tercümanların Türkçe ve bilhassa alfabe konusunda çok etkili bozguncu tanıtım yaptıklarından son derece emindi. Bunun için ilgisiz bir kongrede de olsa, eğitim konularıyla çok meşgul olmuş bir kişi olarak konuşmuş ve önemli bir dış güçler aracını tercümanlar olarak işaret etmiştir.
Kazım Karabekir bu bozguncu tanıtımın sebeplerini de aynı konuşmada uzun uzun misallendiriyor. Osmanlı Türklerinin İslam ve Türk dünyasından ayrıştırılmasıyla, iki taraflı aldatmacayla herkese hükümran olmanın hesabı içinde olan bir batı dünyasını ihbar ediyor.
Xxxx
Düşman kavi, talih zebun.