RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Terapi hep iyi gelmez

Terapi nedir? Derdini dinletecek birini bulmaktır. İnsanlar yalnız. Milyonlar içinde yalnız insanlar. Aile

içinde bile kimse kimseyi dinlemiyor. Herkes ya televizyona dikmiş gözlerini, replikleri kaçırmamak

için herkesin susmasın istiyor, ya da cep telefonunda ruhunu kaybetmiş biçimde ilişki halinde. Sonra

dizi, film, oyun bittiğinde, cep telefonundan bıkıp gözlerini açtığında, çevresinde kimsenin olmadığını,

kimseyle tek kelime konuşmamış olduğunu fark ediyor. O an bir uçuruma yuvarlanıyor. BU uçuruma

yuvarlanışlar gün boyu, hayat boyu sürüp gidince rahatsızlık, arıza, hastalık başlıyor.

Xxxx

İnsanlar kendilerini dinleyecek arkadaş, aile ferdi, iş ve okul arkadaşı bulamayınca kendilerini

anlatacak mecra arıyorlar. Sanal medya denilen kuyu bu işe yarıyor biraz.

Hıristiyanlıkta iyi bir müessese var. Kiliseye gidip kafes, önünde oturup içeride dinleyen bir papaz

olduğunu bilerek konuşmak. Bu konuşma kendi kendine itiraf da olduğundan vicdan rahatlıyor. Papaz

iyi eğitim almışsa ona İncil’den birkaç rahmet ayeti okuyor ve ‘Senin için Tanrıdan af isteyeceğim

evlat’ diyerek gönderiyor.

Psikiyatr uzmanları bir iddiada bulunuyorlar. Terapici, pisikolok, pisikiyatr arttıkça papaz azalıyormuş.

Ama bu, batı dünyasının bir gerçekliği.

Xxxx

Müslüman dünyasında kafes önünde itiraf olmadığı gibi kafes arkasında iyi eğitim almış bir papaz da

yok. Ama batıdan gelen her hastalık İslam dünyasında insanları kanser gibi sarıp-sarmalamış. Batılı

hastalıklar batılı çözümler aranmaya başlanıyor.

Ne yapıyor batılı, yalnızlık duygusundan kurtulmak için, biz de onu yapıyoruz. Para veriliyor insana.

Beni dinle lütfen deniliyor. Parayla dinleyici tutmak gibi bir iş alanı var. Pisikoloklar ve terapiciler, para

ile yalnızlık duygusu çeken insanlara arkadaşlık, sırdaşlık ediyorlar. Hepsi fena mı? Asla. Konuşmayı,

konuşturmayı, dinlemeyi bilen ve aldığı iyi eğitimle, samimi çözümler üreten terapiciler de var. Ama

iyi yetişmemiş, yeterli tecrübeyi edinmemiş, kendi dünya ve hayat algısını tek hakikat sananlar,

dinleyip parasını aldıkları insanlarda yıkıma da sebep olmaktadır.

Xxxx

Terapiciler moda deyimlere takılıyor ve dinledikleri insanlara bunu dayatıyorlar. ‘Kendini sev, kendin

için yaşa, hep başkaları için yaşamışsın, kendine zaman ayır, birey ol, özgürleş’. Bu söylemlerin

tamamı İslam dünyasının, Müslüman insanın kabul edeceği, etmesi gereken şeyler değil.

Bu öğretilerin tamamı aile hayatını, cemiyet hayatını, ahlaki hayatı yaralayan öğretilerdir. İnsan önce

kul olduğunu bilmeli, başka insanlara muhtaç olduğunu, başka insanların da kendisine muhtaç

olduğunu bilmek zorunda. İnsan kendisine verilen nimetleri bilerek, tadat ederek, Yaratıcıya

şükrederek yaşamak zorunda.

Kendisi için yaşarken aile bireylerini de, komşularını da, akrabalarını da, muhtaçları da, yaşlıları,

hastaları, sokak çocuklarını, askerdekileri, cezaevindekileri düşünmek zorunda insan. Batıdan gelen

hastalıkların tedavisi bile batıdan gelen çözümlerle giderilemez. Bizim insanımız için giderilemez.

Xxxx

Ciddi bir sorunumuz var. İnsanımız bir tarihlerde kandırılmış. Geri kalındığı, Osmanlı’nın çürüdüğü,

yıkılışın kaçınılmaz olduğu zihinlere yerleştirilmiş ve ardından batılı olmaya kararlı yönetimlerce bir

yeni devlet inşa edilmiş. Bu bir devrimdir, darbedir, ihtilaldır. Ama önce alt yapısı hazırlanmış bir

ihtilal. Zihinlere yerleştirilmiş dinamitler sonradan patlatılmış.

Batılı olmak zemininden, pergelin sabit ucunu kaldırmamız gerek. Pergelin sabit ucunu Hak, adalet,

Allah’ın adını yüceltmek noktasına yerleştirmek ve yeniden, yola çıkmak gerek.

Terapiciye para verip bir saat sohbet etmek yerine samimi arkadaşlıklar geliştirmek gerek. Aile

bireylerinin ruh dünyasıyla ilgili sohbetler etmek gerek.

Sanal medyada sadece kendi düşüncelerinizi satmak isteğini, başkalarının da ne dediğine bakmakla

eşitlemek gerek.

<