TAŞ PLAK ANNELERİ..
İnsan gerçek değerinin arayışı içinde hiçbir vakit olmamıştır. Doğarken bedenine insan sevgisi sınırsız şekilde işlenmiştir. Sınırlamaya göre en başa fazilet duygusu yerleştirilmiştir. Sevgi, saygı, adalet, iyilik, doğruluk ve eşitlik duyguları ise ana kucağında aşılanmıştır.
İslam peygamberinin gönlü insanlık sevgisiyle doluydu. Öksüzlere ve çocuklara sevgiyle bağlıydı.
“Sevgisi olmayan, merhamet etmeyen, merhamet yüzü göremez.” derdi.
Susuz bir ağacı sulamayı; buna iten duygu sevgidir.
Çocuk sevgiyi ve sevilmeyi ana kucağında tatmış olur. Bundan mahrum kalırsa çarpık bir zihinle büyür. Hiçbir şeyi doğru dürüst algılayamaz. Yaşamı kusurlarla geçer. Yalnızlık duygusu yerleşir. Yaşamında keder artar, sevinç azalır. Bunun sonucu mutluluk sorunları ortaya çıkar.
Depresyonun en yıkıcı yanlarından biri duygusal boşluktur. Kendinizi hor görmenizi sağlayan düşünce, özgüveninizi dibe çeker.. İşte, her şey bundan sonra “dipsiz”leşir. Yani, kötü değersiz ruh haliniz ortaya çıkar. İlk adım olarak doğuştan yetersiz olduğunuza hükmedersiniz.
Mantığa yenik düşen insanlar “iyi anne” ile “kötü anne” arasında sorunlu bir kişilik taşırlar. Sevgi, rütbelerin en yükseğidir. Bunun yuvası ise kalptir. Bu nedenle anne kalbi ayrıcalık taşır. Bebeğin gözünü ve kalbini aydınlatan şey sevgidir.
Anne kalbinin hücrelerindeki sayının tamamını sevgi kapsar. Fizyolojik değişimler, bebeğin doğumundan sonra başlar.. Bilim adamlarına göre organizmadaki duygu ayrışımları, fikirleri, inançları ve kişilik kriterlerini harekete geçirir. Çocukluğumuzdaki bu gelişmeler, hayatımızın sonuna kadar şiirsel bir anlama bürünür. Yaşamı boyunca günlük süreçlerini şiirlerle paylaşır. Bilirsiniz, şiir insanların duygularında kök salan, hayal gücünü ifadeye dönüşmüş söz dizileridir. Şiirler çeşitlerine ve özelliklerine göre ayrılır. Kalbin didaktik, dramatik hislerle ilham yeteneği, kişiye göre değişiktir. Coşku ve heyecanı dile getiren şiir türleri şarkılara dönüştürüldüğünde insan psikolojisinin ruh sağlığı ile ilişkilerinde de farklılıklar yaşanır. Buna en iyi örnek, bestelenmiş şiirlerin şarkılarındaki ahenk, nağme türüdür. Seslerin notalarla uyumlu kullanımı ile ortaya çıkan şarkı söylemi, çağdan çağa önemini hiç yitirmeyen şiirin bir anlatım biçimidir.
Anneler Günün’ün kutlandığı dönemlerde, bu etkinliklere insanların duygularının ortak noktası yönünden bakmak daha doğru olur.
Yazımızın başında da değindiğimiz gibi annelerin, çocuklarını büyüttükleri duyguların özüne inmek amaçlanmalıdır. Yaşayan veya hayatta olmayan annelerin şarkılara karşı olan tutkularını inceleyelim.
O eski günleri anımsayalım.
Taş Plak dönemlerinde bir annenin şefkat kucağında sevgi ninnileriyle büyüyen çocuklarımızı, anneler haftasında, “TAŞ PLAK” günlerine taşıyalım. Taş Plak şarkılarındaki dokunaklı nağmeleri hatırlatalım. Musikimizdeki Nihavent, Hüzzam, Uşak, Rast ve diğer makamlarla abideleşmiş ünlü şarkıcılarımızdan bir “demet” program sunalım. Göreceksiniz “Taş Plak” günleriyle geçmişleri ilham dolu annelerin dönemlerindeki sevgiler, daha keyif vericiydi. Aslında “Şarkılar seni söyler.” Gerçeğiyle sevgilerin yüreklerdeki yerini ve dozunu keşfetmek amacıyla, “Var olan veya olmayan” annelerin yüreklerine melodi terapisiyle yaklaşın..
Karşılığı sizlere “psikoterapi” olarak yansıyacaktır. Toplumsal sıkıntılar yaşamınızın girdabı olmayacaktır. Gelecek hakkındaki olumsuz kaygıların, depresif etkilerini ertelemenin yolu budur..
Taş Plak nostaljisini anımsatmakta yarar vardır.
Anneler Günü’nde “Fikrimizin ince gülü”nü sahiplenin. Çünkü fikirler de annelerin kalbi kadar sevgiye dayanıklı hale getirilmelidir.
Taş Plak günlerinin bülbül seslerinden Münir Nurettin Selçuk, Müzeyyen Senar, Perihan Altındağ, Safiye Ayla ve bu kadroların ünlü şarkıcıları, musikimizde ölümsüzleştiler. O günlerin annelerinin gönüllerinde duygulu izler bıraktılar. Bugünü yaşayan evlatları varsa, “annelerine unutulmaz şarkıların duygularıyla yaklaşsınlar” derim. İnanın en iyi ödül bu olacaktır.
Unutulmaz sözlerden biridir: “Müzik ruhun gıdasıdır.”