TARİH YENİDEN YAZILIYOR – 17 -
3’ncü Mustafa’nın üç asır önceki buluşu:
EVRENİN “GÖRME GÖZÜ”NÜN AYNISI İNSANLARDA DA MEVCUTTU..
Selami Turgut GENÇ
İnsan yaradılış itibariyle bir aksiyon sahibidir. Evren de, enerji ve madde karışımıyla bir aksiyon kümesidir. O halde insanın da evren gibi derinliği olmalı, boyutu bulunmalıdır.
Sultan 3’ncü Mustafa’nın duygusu pek kuvvetli ve sözü apaçıktı:
“İbni Arabi, doğru düşünmüş olabilir..” diyerek, ona ait şu sözleri, içinden sessizce geçirdi:
“Görme gücünün vasıtası olan gözbebeği ile göz’ün ilişkisi ne ise, Âlemin de gözü vardır. Beşer varlığının özünü teşkil eden esas, insan varlığını teşkil eden esasta birleşirler. Cevher (madde) ve yaratık (şuur) evrensel kanuna göre (ayniyet) özün tabi olarak tadilat geçirir, varlığın devamı bu döngü içinde kalır.”
Üstte kısaca anlatılan gökyüzü öğretileriyle, bir canlı varlığın zuhurunu (doğuşunu) temsil eden yeryüzü bilgilerinin ortak bağlantısı ne olabilir ki?
Şimdi, bu konuya günümüz bilginlerinin gözüyle bakalım.
Dr. Deepak Chopra, bu konuda şöyle düşünmektedir:
“Zihinlerimizin niceliği, kendimiz için yarattığımız dünyanın niceliği ile doğrudan bağlantılıdır. Her istek hedefine ulaşabilmek için bir araç bulur kendisine. Çünkü istek ve eylem aynı anda doğarlar. Her tutarlı bilgi parçasının içinde bir “düzenleme gücü” bulunur.”
Buna karşın, Jonas Salk, ise şöyle düşünmektedir:
“Evrimin sürekli akılda tutulması gereken temel ilkesi, onun herşeyi kapladığındır. Bizi, bu konularda düşünme noktasına getiren Evrimin kendisidir. Yıldızları, yeryüzünü ve yeryüzündeki yaşamı meydana getiren de yine aynı eğilimdir. Gelişme varoluşun doğası gereğidir ve gelişmenin bir sonraki aşaması da bilgileleşme olacaktır.”
Bilgelik, “gerçeği” bilen demektir. Düşünürler bu gerçeklik doğrultusunda, hücrelerin bedende mütemadiyen değişikliğe uğradığını, eski hücreye değiştirmesi nedeniyle bedenimizin yaşlılığa giden düzenlenişi buna göre ayarlanıyor. Her varlık, kendi özel düzenlenişi içinde evrendeki yerini alır. Çağdaş bilimin bu ölçülebilir terimlerinin ne kadar geçerli olduğunu anlamak için, “göz görmez-akıl almaz” şeylerin tüm olasılıklara göre değerlendirilmesi gerekecektir.
Üç asır önce Osmanlı Sultanı 3’ncü Mustafa’nın, çağımızdaki araştırmalarla örtüşen, “Evren ve İnsan aynı göz derinliğindedir.” Düşüncesi, olasılıkların isabetli düzeyini vurgulamaktadır.
Bugünkü, pozitif ilim insan vücudunun gizemini hala çözebilmiş değildir. Tıp deneyimlerindeki en üst akıl bile, merkezi sinir sisteminden gelen mesajların elektrik amperini tesbit edememiştir.
Fakat, evrenin görme göz alternatifinin insanla benzerlikleri olabileceğini önyargılarında saklı tutan 3’nncü Mustafa, gerçekliğin “mutlak” bir zamanda birleşeceği tahminlerinde yanılmamıştır.
İlim bugün, Einstein verilerine bakarak, hız fiziğiyle zamanı yavaşlatırsanız, yıldızlara hemen gidilip dönülebileceğinin mümkün olacağı kanısında..
Asırlar önceki bir çok algılamalar, yeni bir gerçekliği yaratmanın yolunu açmıştır.
Madem ışık hızına ulaşıldığında zaman geriye çekilecek, daraltılacaktır, o halde, insan gözünün önündeki perde de açılmış olamayacak mıdır?
“İnsan gözü, evrenin derinliklerini göremez, çünkü önünde perde var.” derler ya.. Şimdilik insan yapısı bu esrarengizliğini muhafaza etmektedir.
Sultan 3’ncü Mustafa’nın astronomi konusundaki bilgeliği, derin sezgilere bağlı olsa da, ilerleyen zamana ters düşmeyen inandırıcı kavramlar oluşturduğu da takdirle görülmelidir.
Gelecek zaman mucizeleri içinde altın oluşumunun cevher düzeneklerine ilişkin, yazımızın devamında bilgiler vermiştik. Anadolu’da Fırat havzasında, nehrin geçtiği alanlarda binlerce ton altın yataklarının bulunması sürpriz gelişme olamazdı. Çünkü, Hadis’te bu konuya yer verilmişti. Sultan 3’ncü Mustafa, “Güneşin girmediği alan diye tarifini yaptığı” vadiler arasından Fırat geçiyordu. Ancak, güneş ışıklarından nasibini almayan bir yer vardır, orası da “Karanlık Kanyon”du.
Kanyon’un bulunduğu, etrafı dağlarla çevrili, yüksek yamaçların ortasında, göğe mavisiyle, toprağı yeşili ve binbir renkli çiçekleriyle tanıyan Şefik isimli delikanlı, yakın bir gelecekte Padişah’ın rüyasını gerçekleştirecekti. Aylardır, yollarda katırcı kervanlarıyla İstanbul’a ulaşmaya can atıyordu. Karanlık Kanyonun yerini Sultan 3’ncü Mustafa’ya müjdeleyecekti…
DEVLETİ BAŞ KALDIRANLAR (MEHDİ) KILIĞINA GİRİYORDU
(Devamı cumartesi )