MEHMET AYCAN

MEHMET AYCAN

SOYKIRIM MİSİLLEMESİ, DÜNYAYI ATEŞE Mİ VERECEK?

SOYKIRIM MİSİLLEMESİ, DÜNYAYI ATEŞE Mİ VERECEK?

Ortadoğu’da İsrail tüm vahşetiyle Filistin halkını katletmeye devam ediyor…

Hem de Lahey Adalet Divanı’nın “Soykırım yapıyor” kararı ve Netanyahu’yu da “soykırım yaptığı için yargılayacağını” açıklamasına rağmen….

Yani İsrail’in yaptığı katliam Lahey Adalet Divanı tarafında da “soykırım” olarak tescilleniyor…

Şimdi iki soru var; merak edilen,

1-) Netanyahu Hitler’in Yahudilere karşı yaptığı soykırımının, evrensel hukuktaki mütekabiliyet esasına göre tüm Yahudilere; “karşı soykırım yapma hakkını” tanıdığını mı varsayıyor?

2-) Yoksa Netanyahu bir şekilde Hitler’in 2. Dünya Savaşı sırasında yaptığı Yahudi soykırımını aklamaya mı çalışıyor?

Şöyle bir düşünürseniz, birinci sorunun cevabı galiba evet…

Öncelikle bu sorunun birde bugüne yansıması ve bunun yarattığı korku var… Dünya bugünlerde büyük bir savaşa hazırlanıyor… Hatta Almanya yayınladığı bir genelge ile her evin altına bir nükleer sığınak yapılmasını istedi ve hatta vatandaşlara “savaşa hazır olun” talimatı verildi.

Aynı talimatın Hollanda’da da yayınladığı öne sürülüyor. Bu iddia Almanların ünlü gazetesi Bild’de yer aldı ve yalanlanmadı…

Bu savaş korkusu nereden geliyor… İran –ABD savaşı patladı patlayacak gibi…

Rusya Ukrayna savaşı daha da şiddetlenebilir… Çin bu kavgaya karışırsa dünya alev alev yanacaktır..

Anlaşılan Gazze’de ki katliam nedeniyle dünya yeniden dizayn edilecek… Büyük Orta Doğu Projesi mi gerçekleştiriliyor yoksa olay daha da mı büyük bilinmez…

İsrail’in yaptığı Hitler’in seçilmiş bir kavme karşı işlediği suçlardan dolayı Yahudilerin kendilerine karşı yapılacak herhangi bir saldırıda küçük dahi olsa o saldırıya en şiddetli şekilde cevap verme iç güdüsüdür… Bu iç güdü dünyayı ateşe vermek üzere gibi görünüyor…

Tarihsel bilgilere göre; Yahudiler Filistin topraklarından yani Kenan’dan 2 defa sürülmüş, iddiaya göre; birinci sürgünde kavimleri yok olmuştur. Bugün Yahudiler bu kayıp kavimler için ağıt yakmaktadır

12 İsrailoğlu kabilesinden 10'unun Neo-Asur İmparatorluğu tarafından köleleştirildiği veya öldürülüp yok edildiği varsayılır.. Olaydan sonra bu on kabilenin ve bu kabilelerde yaşayan İbranilerin varlığı son buldu. Günümüze kadar gelmiş İbranilerin tümü ya Yehuda (Yahudiler) ya da Levi gelmiştir.

Birinci Sürgünün yapıldığı varsayılan topraklar ise Fırat ve Dicle nehirleri arasında yer alan Mezopotamya coğrafyasıdır.

Yahudi tarihinde Babil Sürgünü veya Babil Esareti, MÖ altıncı yüzyılda Antik Yehuda Krallığı'nın Neo-Babil İmparatorluğu tarafından yenilgiye uğratılmasının ardından Yahudilerin esir düşüp topluca Babil'e sürüldüğü bir esaret dönemidir. Sürgün dönemi, MÖ 538'de Babil'in Persler tarafından alınması ile resmen sona ermiştir.

İkinci sürgün ile ilgili kesin bilgiler yok. Ancak 2. sürgün sonrası Kuzey Afrika’yı boydan boya kat eden Yahudiler daha sonra Cebelitarık’ı aşarak İspanya’ya Endülüs’e yerleşirler Ancak bu yerleşme ile ilgili bir görüş birliği yok.. Dile getirilen bu farklı görüşler ortak bir noktada pek buluşmuyor. Bir Yahudi kaynağı, “Yahudilerin İspanya’ya Müslümanların istilalarıyla veya bundan sonra geldiği” yolunda bir inanışın uzun süre hakim olduğunu, buna göre Kuzey Afrika’daki Yahudilerin 700 yıllarından sonra güney ve orta İspanya’ya yerleştiğini yazar.

İspanya’da tüm ekonomik yapılanmanın Yahudilerin eline geçmesi üzerine Kastilya ve Leon Kraliçesi I. Isabel ile Aragon Kralı II. Ferdinand 31 Mart İspanya'da yaşayan Yahudilerin ülkeyi terk etmesini öngören Endülüs kararnamesini çıkardı. Kararnameye göre Yahudi dinine mensup veya biyolojik olarak Yahudi olan herkes İspanya'yı terk edecek; yanına altın, para vb. ziynet eşyası almayacaktı. 31 Temmuz’a kadar tüm Yahudilerin ülkeyi terk etmesi isteniyordu.

İspanya’nın bu kararı ile Yahudilerin 3. sürgünü başladı. 3. sürgünde yer alan bir çok Yahudi Osmanlıya “kelle parası vererek” sığındı.. Daha sonra yine II. Ferdinand'a ait olan Sicilya (1493'te), beş yıl sonra da Portekiz (1497'de) aynı sürgün kararını aldı..

Elbette tüm Yahudilerde bir sürgün korkusu yoğun bir biçimde tarihsel belleklerinde yaşıyor. Ancak Yahudiler gittikleri her ülkede siyaseti ve ekonomiyi kontrol etmeye çalışınca doğal olarak büyük tepki topluyor…

Nitekim bu tepki 1940’lı yıllarda kendisi ise Yahudi asıllı olan bir dönme Alman Askerinin başlattığı soykırıma dönüşüyor…

Oysa Yahudi İnancına göre; İsrail oğulları seçilmiş ve kutsanmış bir halk… Yahudilere bu mezalimi yapma tanrısal bir suç

Kutsanmış halkın bazı doğal hakları olduğu varsayımına göre; davranan Yahudilerin bu inancı, Şemot ayetine ile şekilleniyor.. Şemot şöyle diyor:

Musa Allah'ın huzuruna çıktı. Yehova dağdan kendisine seslendi: "Yakub'un Beyti'ne/takipçilerine, İsrailoğullarına şöyle diyeceksin: Mısırlılar'a ne yaptığımı, sizi nasıl kartal kanatları üzerinde taşıyarak yanıma getirdiğimi gördünüz. Şimdi sözümü dikkatle dinler, antlaşmama uyarsanız, yeryüzündeki bütün toplumlar/ümmetler içinde hazinem/mücevherim olursunuz. Siz benim için bir kâhinler krallığı, kutsal bir topluluk olacaksınız. İsraillilere böyle söyleyeceksin.

Bir çok kez sürgün yiyen ve bir çok kez soykırıma uğrayan Yahudiler tarihin derinliklerinden gelen bu acının bedelini şimdi Filistinlilere ödetiyor…

Sanki; “siz bizim gibi bizim gibi seçilmiş bir topluma bunları yaptınız. Bizde bugün aynı gerekçelerle aynı şeyleri biz yapıyoruz. Buna hakkımız var “ diyorlar sanki..…

Ve artık bunu da açık açık ifade etmekten de çekinmiyorlar…

Yalnız işin bir tuhaf yönü var. Kimi antropologlar Filistinlilerinde, İsrailliler gibi “sami ırkından” olduğunu yazar..

Yani Yahudiler şimdilerde Müslüman ırkdaşlarını katlediyor…

Acaba bunu tarih nasıl yazacak bunu kestirmek zor….

<