RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Sosyolog ağzıyla

 3 Haziran 2009 tarihli gazete şiddet için bir sayfa ayırmış. 4 purofesörün ve bir içtimaiyatçı gazetecinin görüşlerine yer verilmiş. Her biri hakikatin bir ucunu  yakalamış ve durumu o yakaladığı noktaya göre yorumlamış.

Türkiye’de ilim alemi şirazeyi çoktan kaçırdığı için yapılan yorumlara şaşmamak gerek. Ontolojik, bütüncül izah etme yeteneğine rastlanmıyor. Esasında herkes kendi siyasi görüşüne göre bir zarfa yerleştiriyor meseleyi. Nilüfer Narlı, önce cinayetleri tasnif ediyor ve kendisi bir kadın olduğu için kadına karşı şiddet meselesine odaklanmış.

Xxxx

Narlı, Tasnif edersek daha iyi analiz ederiz diyor. Analiz yerine tahlil deseydi, deşmek deseydi, anlarız deseydi daha doğu olurdu. Bu analiz kelimesinin kullanımı her zaman beni güldürür. Malum anal izahlar gibi bir şey. Narlı tasnif ediyor. Kan daavası, husumet, aile içi cinayetler, Cinnet vakaları, Tutku ve saplantı cinayetleri, Satanist (şeytana tapanlar) cinayetleri. Son yıllarda Türkiye’de şiddet yaygınlaşıyor. Kadına ve mala karşı şiddet artıyor. Son 10 yılda, (şimdi 20 yılda) ciddi artış var.

Sayın Narlı sebebi de köyden şehre göçün getirdiği, tekel değerler yerine şehir hayatının çoklu değerleri arasındaki geçiş olarak belirtiyor. Peki, çözüm teklifi var mı? Hayır yok. Olayı anlamak ve açıklamak şeklinde bir faaliyet içinde. Sosyologlar buna anomi diyormuş. Değer karmaşası var. Neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusunda kafalar karışıkmış. Küresel buhran da bu çelişkileri artırıyormuş.

Xxxx

Nilüfer  Narlı’nın söylediklerinin tamamında çözüme yönelik tek kelime yok. Meşgul olduğu ilime göre olayları anlamak ve anlatmak istiyor. Tamam da, çözümü kim önerecek? Şiddeti cinayet olarak algılaması da bir facia.

Xxxx

Şiddet cinayet değildir. Cinayet şiddetin nihai ucudur. Aldığınız bir eşyayı yerine koymamak, koyarken onu sertçe yere koymak, yolda çarptığınız insana dönüp ters   bakmak, ona sövmek, onu tartaklamak, aile yakınlarına, komşulara asık suratla görünmek, teşekkür etmemek, özür dilememek hep şiddettir. Emriniz altındaki insanlara kötü davranmak, kasıtlı eza-cefa vermek, akıl dışı tavırlar sergilemek şiddettir.

İşleri yolunda gitmeyen kişi, umduğunu bulamayan kişi, hedefine ulaşamayan kişi, insan gibi belli düzeyde bir yaşama halini yakalayamayan kişi, adalete inanmayan kişi, iş bulamayan, kira ödeyemeyen, borç veremeyen kişi, istediği işte çalışamayan, istediği okula gidemeyen kişi, bir zulme, haksızlığa uğradığına inanan kişi şiddet sarmalına girer.

Xxxx

Şiddetin ortadan kaldırılması için önce insanlara adalet sunulmalı. İnsan hak gaspına uğradığı zaman  baş vurduğunda  ve tez zamanda uğradığı haksızlığın giderileceğine inanmalı. ‘Kimi kime şikeayet edeyim, haksızlığı yapan kadı’ diyorsa bir vatandaş orada şiddet filizlenir.

İnsanların önündeki engeller kaldırılmalı, herkes gidebileceği yere kadar gidebilmeli. Devlet adamları, Alt yapı yatırımlarını yaparak, vatandaşın özgürlüğünü sağlarsa ve ancak toplum düzenini sağlamak adına yasalar koyar ve bu yasaları uygularsa, denetim görevini adalet duygusunu güçlendirecek şekilde sürdürürse şiddet tohumları yeşermeden yok olup gider.

Xxxx

Çözüm teklifi olmayan insanların sayfalarca, saatlerce konuşması da bir nevi şiddettir. Şiddet yayılıyor, yaygınlaşıyorsa, adalet uygulanamıyor, ülke iyi yönetilemiyor demektir.

Şurası çok önemli Şirazlı Hafız’dan Mevlana’ya, Osman Gazi’den Şeyh Edebali’ye, günümüz ütopya (arzulanan hayal) yazarlarına kadar hemen hepsi nasihatlerini oğullarına hitap eder şekilde yapmış ama sıradan insandan çok, yönetenleri muhatap tutmuştur. Sıradan insanın adalet duygusunun güçlü olması güzeldir. Ama asıl olan yönetenlerin adalet duygularının keyfiyetidir.

<