SESİNİ KAYBEDEN İNSAN...
Nereden geldiyse aklıma böyle bir başlığı not etmişim defterime.
Sonunda buldum. Ben bunu Nazım Hikmet'in 1931 tarihli ''Sesini Kaybeden Şehir''
adlı şiirden esinlenmişim.
Bilindiği üzere Nazım Hikmet , yapılan bir grev nedeniyle sessizliğe bürünen bir şehrin
sesini tekrar bulmak için nafile uğraşan ''biri kırık kemanlı, biri sırtı fraklı, biri de maymun
gibi çıplak olan üç adam''ı anlatıyor...
Evet, şehir sesini kaybedebilir. Grevler, bir şehrin sesini soluğunu kesebilir...
Savaşlar da...
En kötüsü ,insanlar iç seslerini kaybedince şehirler kaybeder !..
Şehirler birer ölü, birer çöplüğe dönüşür...
Kapitalizm bunları yapıyor!
Kapitalizm, insanları nesneleştiriyor; bir mal , bir eşya derecesine düşürüyor.
İnsanlara kendilerine olan inançlarını, başka insanlara olan güvenlerini kaybettiriyor.
Krizler böyle kıvrandırıyor insanları..
Maddi değerler, manevi değerlere galebe çalınca Allah'a olan iman zayıflıyor.
İnsanlar kendilerini güçsüz hissediyorlar. Asalet yok oluyor. Sesleri kısılıyor.
Yaşama sevinci yerini, kederli bir sessizliğe terkediyor !
İlkeleri yok olmuş, vicdanı, zihinsel yetileri dumura uğramış, sevgisizliğe mahkum,
bedeni giderek kendine yabancılaşmış, yarına anlamlı bir iz bırakma ihtiyacını duymayan
insan sesini kaybetmiş insandır.
Artık para pul, han hamam , bir başına anlamlı değil. Günümüz insanı , kapitalizmin
zulmü altında kaybettikleri, yaratılıştan verilen iç seslerini bulmaya çalışıyor.
Nasıl bulacak ? Asıl sorun bu?
Bu ; bir zihniyet, bir paradigma değişimi ile mümkün.
Günümüzün insanı, kısılan , kaybolan sesini zalimlere karşı sesini yükseltmek için,
sesini arıyor. Bu ses büyük insanlığın sesidir. Adaletsizliğe, zulme, sömürüye, savaşlara karşı
sesini yükseltmek istiyor.
Bu ses Yüce Yaratıcı'nın insana bahşettiği özel yeteneklerdir. Bu ses büyük insan
olmaya giden yoldur... Büyük insanlar hayatlarıyla büyük kitlelere seslerini bulmaları için
ilham vermeye devam ediyorlar. Bu sese kulak verin...