'SENEYE GÖRÜŞÜRÜZ' ESPRİSİ YAPANI VURURUM
Sadece iyiliklerle dolu bir dünya var mıdır?
Böyle bir düş kurabilir miyiz?
Varsayalım ki kurduk… Dünya bir iyilik dünyasıdır.
Bana göre hiçbir aklı başında kişi, sadece iyilik dolu bir dünya düşüne dalıp gitmez… Muhabbetin ve düşünüzün içine ettim gibi görünüyor di mi!
Böyle bir düşe dalarsanız ne görürsünüz biliyor musunuz? “İyiliğin varlık nedeni kötülüktür”
Kötülük olmasaydı, iyiliğin ne olduğunu kimse anlayamazdı ki…
Geçtiğimiz hafta kadın-erkek ilişkilerindeki “ince” noktaları anlatırken, yatay sporların “sırrı”nı verirken de hep bu kötülükten doğan iyiliği anlatmaya çalışmıştım. Bilmem anlatabildim mi?
Olaya bir de şöyle bakalım mı?
Gülmenin varlık nedeni de ağlamaktır. Ağlamak olmasaydı gülmenin ne olduğunu kim nasıl bilebilirdi ki?
İyi gidiyorum dimi… Durun bakalım daha yeni başladım, bu hafta da sinir olmaya hazırlıklı olun henüz yazının başındayız…
Şimdi kadın-erkek konusunu biraz erteleyelim ve mizahtan söz edelim mi? Edelim bakalım…
Mizahın amacı ne güldürmektir ne de ağlatmak… Gülmek de ağlamak da mizahın yan sonucudur… Fazla “yan”lamasam iyi olacak yoksa is politikaya saracak arkadaşlar…
Gelelim mizahın en doğan sonucuna. Nedir o? İrkilmek. Yani hiç gülmeden hiç ağlamadan sadece irkilmek mizahın en doğal sonucudur.
Mizah, fizyolojik amaç gütmez, ruhsal amaç güder. Öyle ise güldürmek mizahın amaçları içinde değil sonuçları içinde olmalıdır…
Gülmek mizahın en doğal tepkisidir. Ağlamak da mizahın en doğal tepkilerinden birisidir. İlk bakışta sadece güldürmek amacına dönükmüş gibi görünen mizahın asıl amacı, dü-şün-dür-mek-tir… Öyle zaman olur ki ağlama niyetine mi gülünür, gülme niyetine mi ağlanır hiç belli olmaz…
Hücre veya dışkı veya penis, ne kadar tıp konusu ise “gülünç”de mizah konuları arasındadır.
Yalnız arkadaşlar şunu asla karıştırmayalım. Gülünç mizah konuları arasındadır ama “gülünçlük” mizah sanatının eseri değildir… Umarım bu tarif bazı politikacıların yüreğini tersten sarmaz.
Sürekli olarak sadece gülenler ile sadece ağlayanları ele alalım… Aslına bakarsanız bu görünüşün arkasında sürekli olarak neşelenenler ile sürekli olarak üzülenler var demektir… Bunları biz bir kenara bırakalım zira bu tiplerle mizahtan çok tıp ilgilenir.
Düşünen insanın iç dünyasında gülme ile ağlama dengelidir. Yani neşelenme ile üzülme dengelenir demektir bu.
“Çok güldüm yarın ağlayacağım” deyimi halkımızın ağzına boşuna yerleşmemiştir. Halkımız gülme ile ağlamanın dengelendiğinin bilincindedir…
Hem zaten gülmek ile ağlamayı, neşe ile üzüntüyü, büsbütün sıkı sıkıya bağlamamalıdır. Bazan ters teper. “Acı gülme”de nasıl ki neşe yoktur, “sevinç gözyaşları”nda da üzüntü bulunmaz…
Ağlamayı gerektiren durumlarda da “gülme”yi yeğleyenlere rastlanır. Belki bu nedenle şaklabanlıkla mizahı karıştıran politikacılara sıkça rastlamamız mümkün oluyor.
Her ne kadar politika yazmayacağım desem de tutamıyorum kendimi.
Bu haftalık bu kadar yeter…
Bu arada “seneye görüşürüz” esprisini yapanı vururum arkadaşlar bu böyle biline.
Hepinize güzel yıllar olsun efendim…