SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

ŞARKILAR YAŞAM GÜCÜ VERİYOR..

Geçtiğimiz hafta televizyon programlarından birinde depresyona eski şarkıların iyi geldiği açıklandı. Önceki yıllarda bir yazımda, şarkı nağmelerine karışan sevda sözcüklerinin stresi azaltıcı etkilerinden bahsetmiştim. Günlük bunalımlarımıza yaşam gücü katan musikimizin katkısı büyük olmuştur. bu nedenle önem kazanan eski bir yazımı, esenlikler dileğiyle tekrar hafızalara doldurmak istedim.

Hafızamın ana komunda mekanizması; hayatımızda önemli yeri olan “sevda” sözcüğünü, kelebek gibi beynimizin içinde dolaştırır. Duygular beyinde oluştuğuna göre, aşkın kökeni sayılan “sevda sözcüğü” de, işgalci bir arsızlıkla önemini başka duygulara kaptırmaz.

Nedense yaşlılıklarımızın son demlerinde hep o şarkıları mırıldanırız:

“Geçti sevdalarla ömrüm, ihtiyar oldum bugün..

Ak pak olmuş saçlarımla bi-kârar oldum bugün..

Bir muhabbet neşesiyle ilkbahar oldu bugün

Ben huzurunda yer öptüm tacidâr oldum bugün..”

Ömrümüzün duygularla kaynaştığı taze günlerin bulaşıcı hastalığı olan gönül olayları, genelde huzur vermez, bülbülün çilesini andırır.

Sevda, gönül kapılarından sızdıktan sonra, bugünün ürkütücü hastalığı olan koronavirüsü gibi , insana hayatı zindan eder..

Sevdalar, aktörlerine göre, bir tadımlık mutluluğun üzerine gerilmiş uyuşturucu etkisi olan kronik stres tuzaklarıdır. Kara sevdaya tutulanlar cinnet nöbeti geçirdiği günlerin hiç unutamazlar.  Gizemli duyguların kızgın lavlarla insan benliğine çöreklendiği günler, ihtiyar kalplerden şarkılarla avutulmayı bekler.. Ezilmiş, arızalanmış ve hüsran yüklü bir hayatın kölesi iseniz, kalbiniz bu merhamet duygularını bağışlamaz. Sadece şarkı sözü yazarları ve besteciler içinize avutucu nağmeler salıvermeye odaklanırlar. Ama, beynimizin kontrolsüz emriyle salgılanan kimyasal maddeler, doktor reçeteleriyle bile yerli yerine oturtulamaz. Beyindeki hasarları, Uzakdoğu mantığına göre kuvvetli telkin ve bilge kişilerin öğütleri baskılayabilir.

İnsanoğlu asırlarca “sevda” sözcüklerinin esaretinden kendisini kurtaramamıştır. Şarkı sözlerini ve gözyaşı getiren nağmelerini, ızdıraplarını dindirmek için kullanmıştır.

Sevdayla boşa akıp giden bir ömrün nedamet duygularını her hissettiği anda, teselli tercihini:

“Bir zamanlar maziye bak.. Ne kadar şendik..” sözcüğü üzerinde algılamak istemiştir..

Sevdalanmak üzerine geçmişi olanlar, ne yazık ki, duygularının ters akışına kapılmaktan kendilerini kurtaramıyorlar.

Ruh halimiz ve düşüncelerimiz ne kadar gelişse; davetsiz misafir sevda sözcüğü beynimize girdikçe, hayat kıvrımları bizleri dolambaçlı yollarda dolaştırıp duruyor..

Aşkın kafesi sevdadır. Bellek bölgelerimizi yaşlılıklara kadar işgal eden anılara “sevda” kurtçukları dadanmışsa, biz siz olan, maziden sesler getiren:

“Geçti sevdalarla ömrün, ihtiyar oldum şarkısını..” defalarca dilinizde dolaştırın.. Umarız, hafızanızdaki bu kayıtın hiç düşmediğini, parazitli bir plak gibi dinlemiş olursunuz..

Beyinlerimizin daha aktif günlerinde sevda uğruna yağmur altında dolaşan, meyhane köşelerinde efkâr dağıtan, cep delik, cepken delikle karanlık geceleri arşılayan, zamlara, işsizliğe kulak tıkayan, bir lokma ekmeğin derdini unutup, hayatı:

“Vız gelir-tırıs gider diyen içgüdülerini hayalle besleyen takımından iseniz, yaşlılığın son demlerini pişmanlıklarınızdan uzak tutunuz..

“Çünkü insan doğası icabı, hep umutla yaşar..”

Ömrün başlangıç ve bitiş günlerinde, şarkı sözlerinden ve nağmelerinden yaşam gücü toplayanların saflarında yer alabilirsiniz..

Aslında bizi biz yapan da duygusal şarkılardır..

<