RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Sanat üzerine öngörüler 2

Şiir en eski, mısralar  en kadim söz bütünüdür. ‘Milletlerin çocukluk dilleridir’ denilirken evrim nazariyesine uygun bir söyleyiş olma ihtimaline karşılık doğru bir benzetmedir. Türk milletinin söze çok kıymet verdiğini de hemen herkes kabul eder ve herkesin dilinde nakarat haline gelmiş bir deyim vardır. ‘Biz şifahi milletiz kardeşim’ denilir.

Şiir kendi başına bir okyanus. Edebiyat okyanusu içinde kendi başına büyük bir okyanus parçası. Gelenekleri, terimleri, usulleri, temasları, konuları, ölçüleri olan bir büyük derya şiir.

Edebiyat da hikeaye, hatırat, seyahatname, destan, reddiyelerle okyanusun büyük parçası. Zamanla batıdan da roman, eleştiri, deneme, en son da afaorizma alındı. Alınan daha bir yığın düz yazı alanında da, şiir alanında da türler vardır. Okyanus büyüküş, gelişmiş ama suyun rengi ve tadı değişmiştir.

 

Xxxx

 

Her medeniyetin kendi irfanı belli kıvamda, renkte ve tada gelişir. Birikimleri kendisine mahsustur. Başka medeniyetlerden bir şeyler alındığında medeniyetin kıvamı , tadı ve rengi değişir. Hilal medeniyetinin rengi, tadı ve kıvamı da batıdan gelenlerle  değişmiş, ekşimiş, kekremsi bir hal almıştır.

Manzum ve nesir edebiyatımızın tüm zenginliğine rağmen önünde başka tehlikeler var. İnsanlar tembelleştiler. Teknik alet bolluğu, insanları kafa ve beden olarak tembelliğe itekledi. Kitap okumak, şiir veya metin okumak zahmetli, emek gerektiren bir hale dönüştü.

Kütüphanelerde isme göre, yazara göre, konuya göre kitap aramak, sonra onları açıp saatlerce okumak, oradan notlar almak, sonra da o notları kararak yeni düşünceler üretmek çok zahmetli geliyor insana.

Daha kolayı varken bu zahmetlere katlanmak akıllıca da gelmiyor kimseye.

 

Xxxx

 

İnternet, ağnet hızlı ve kolay bri hayat sunuyor insanlara. Birkaç düğmeye basmakla, birkaç tık’lamayla istenen konuya, isme, yazara ulaşılıyor ve o konudaki başka seçenekler de insana sunuluyorken, sadece kitap değil, kütüphaneler de eski değerini muhafaza edemiyor.

Kaldı ki edebiyat manzum ve nesir haliyle çok etkili de olamıyor ve olamayacak. Bunun yerine gelişen iki alan var. Sanat dalı var. Beyazperde ve musiki.

Bu iki sanat dalının etkisi her geçen an artarken, edebiyatın etkisi azalıyor, azalacak. Başka sanat dalları da var elbette. Pilastik sanat denen temeli heykel yontmak olan meslek de son derece durağan, ağır, taşınmaz bir sanat dalı olarak geriye doğru yol alıyor. Resim yapmak da heykel yapmak gibi. Ancak onun taşınabilir olması ve bireysel ve öbek olarak sergiler açılmasından dolayı heykele göre daha şanslı bir sanat dalı. Ancak insanları etkileme, istenen iletiyi verme, istenen tip insanı üretmede o kadar da etkili değil.

 

Xxxx

 

Heykel ve resim esas itibarıyla zaten Hilal medeniyetinin yabancısıdır. Bir çok olumsuz fetvalar, görüşler, yorumlar var haklarında. Heykel için en yakın İslam alimi Bediüzzaman’ın 1921’de söyledikleri hatırlardadır. ‘Heykel  zulmün tecessüm etmiş halidir’. Heykel zalimliğin, adaletsizliğin, kibirin, cisimleşmiş durumudur.

Heykelin ağırlığı, cansızlığı, taşınamazlığı, tekliği, insanlar arasında iletişim için çok da elverişli bir nesne, sanat dalı olmasını engelliyor.

Resim de heykelden sonra bireysel tutku olarak sürecek bir sanat dalı.

Sahne temsili de resim gibi, özel haller ve tutkulu kişiler için, insanlarla gözgöze gelerek, sıcak münasebet kurarak yapılacak, ama belli alanlarda, salonlarda, mekeanlarda gerçekleşecek bir sanat dalı. Çok fazla hayatiyetini devam ettirecek diye düşünmüyorum. Resim ve sahne temsili heykele göre daha şanslı.

 

Xxxx

 

Fakat beyazperde ve musiki etkisini artıracak. İleri ki yıllarda sadece bu iki sanat dalı tüm insanlar arasında duygu ve düşünce alışverişinin yolu olacak. Beyazperdenin evlerdeki şubeleri  ekran da bu iki sanat dalının uç noktaları olarak aileleri, bireyleri an be an sarıp sarmalayacak.

Edebiyatı da artık kitaplarda değil, beyazperde ve ekranda kımıldaklarda, dizilerde  tadacak insnalar.

Gelecek beyazperde ve musikinindir.

<