Sadakanın en efdalı
Sadaka vermek, ihsanda bulunmak, kendi kesesinden, kendi malından, kendi imkeanından sebepsiz yere başkasını nasibdar etmek.Hemen her dinde, ahlakda, inançta, insan olmanın kuralları içinde çok önemli bir erdemdir.
Acaba Allah indinde, yanında, katında en değerli kabul edilen sadaka nedir? Tabi insan bir iş yaparken ondan en iyi sonucu almak ister. Bu dünya meseleleri için olduğu gibi ahiret meseleleri için de aynı değerdedir. Madem sadaka veriliyor, inam ve ikramda bulubuluyor o halde bununla en iyi sonucu elde etmek gerek. Dünya için en iyi sonuç gönül ve dost kazanmak, ahiret için de Allah rızasını kazanmaktır.
Hazreti Peygamber’e atfedilen ‘Sadakanın en iyisi hak sözdür’ anlamında bir cümle var. Mealen bir cümle. Elbette Peygamber Arap dilinde söylemiş bu cümleyi.
Xxxx
Maksadım din üzerine, dini bilgiler veren bir yazı yazmak değil. Özellikle bu çizgiden uzak dururum. Çünki ben din ilimlerinin alimi, bilgini değilim. O yüzden dini yazı yazmam. Dini düşünce üretirim ama o sadece bir düşüncedir ve vahye dayandığı kadar önemlidir. Onunla başkalarının uygulama yapmasını asla tavsiye etmem.
Defterdar Sarı Mehmed Paşa söz konusu hadisi şeriften yola çıkarak bir dörtlük yazmış.
Bulmaz bu sevabı bir adem
Günde bin akçe ger vire nafaka
Söyle hakkı yerinde etme süküut
Hak söz oldu çu efdalı sadaka.
Dört mısrada bu hadisi açıklıyor Sarı Mehmed Paşa ve bir kıyas yapıyor. Her gün bin lira infak etsen, hayrına birine versen bile, bundan daha sevap olan yerinde, zamanında, gerektiğinde hak olanı söylemek diyor.
Xxxx
Diyor demesine de, Müslümanların, milletimin, insanların zihni öyle karıştırıldı ki, hak söylemek ateşten gömlek giymek gibi. Herkes, ‘körler, sağırlar birbirini ağırlar’ kuralıyla iyi geçiniyor. Birbirlerini mikrofon önüne, ekrana, topluluklara hitap etmeye ve alkışlanmaya çağırıyor. Orta zekealı insanlar öylesine mutlu ki, anlatılamaz. Bir çevre oluşturmuş orta zekealı insanlar. Birbirleriyle münasebetlerinde yalan olsun, övücü, abartıcı, hoş şeyler konuşuyorlar. Münasebetlerinde bir zerre hakikat yok. Ama onlar mutlu. Sonra biri çıkıyor benim gibi nadan. Onlara haktan, hukuktan, hakikatten söz ediyor, İlimden, vakardan, şahsiyetten, ahlaktan, doğruluktan, yalanın zararlarından söz ediyor. Tüm tatları kaçıyor o vakit.
Bir daha o kişiye merhaba demiyor kimse. Aralarında zaten azap içinde olan o kişiyi bir daha aralarına almıyorlar. Çünki o, onların tatlarını bozuyor. Haydi gel, Hak sözü söyle.
Ama bir de mizaç var, genler var, fıtrat var. Tüm zorluğuna, ateşten gömlekliğine rağmen hak sözü söylemekten vaz geçmeyen, vaz geçirilmeyen insanlar da hep var. Lakin sayıları o kadar az ki, hangi körler-sağırlar topluluğuna yetişecek. Yetişemiyor ve ortalık orta zekealı eblehden geçilmiyor. İşin garibi böyle bir toplulukta o eblehler dayanışma içinde başarıdan başarıya koşuyorlar.
Xxxx
Bir de yöneticilerimiz rahatlatan hadis meali aktaralım.
‘Sultana sövmeyin, çünki o yer yüzünde Allah’ın zıllidir, gölgesidir’
Sarı Mehmed Paşa’nın yalancısıyım.
Cihan padışahına her fert temiz yürekle daima candan duada ve övgüde bulunup, bundan başka duygu ve düşünceden ve davranıştan çekinmelidir.
İslam padışahı hazretlerine büyük vezirleri, bütün halk duacı olmalıdır. Allah, onu kendisine halife kılmıştır. Yeryüzünde Allahın gölgesidir. Dua etmek herkese ödevdir.
Xxxx
Sarı Mehmed Paşa insanın yeryüzüne halife olarak gönderildiğini unutmuş, sadece devlet başkanının halife olduğu yanlışına nasıl ulaştı, anlamak mümkün değil.