S U Ç, C E Z A VE Y A R G I
Dostoyevski”nin ünlü yapıtı Suç ve Cezayı okumuş herkes yargılanma, yargı ve
ceza konusunda belirli bir bilgi edinmiştir.
Bu kitapta yüzyıllar önce M.Ö.399”da Sokrates”in Atina Demokrasisi tarafından
yargılanışı ve ileri bir yaşta olmasına rağmen ölüme mahkum edilişi hep siyasetin
tutsağı haline getirilen ve yönetici zümresinin ağzına bakan onun sözünü adalet diye
yerine getiren bir yargının eseridir.
Aslına bakılırsa ; Sokrates”in baldıran zehiri içirilerek yetmiş yaşında ölüme
mahkum edilmesine neden olanlar o günlerde demokrasi ile yönetildiği bilinen Atina
şehir devletinde hayata ait bazı sorular sormak , inançları sorgulayabilecek bir eğitim
vermek , tanrılara inanmamak toplumun düşüncesini bulandırmak, gençliğin ahlakını
bozmak değil, sadece yöneticilerin tekerine çomak sokmakdı.
Victor Hugo”nun Sefilleri , Emin Zola”nın Dreyfus”u ve benzerlerini okuduğumuzda
yargının adalet zemininden kaydığı zaman ne hale geldiğinin örneklerini görürüz.
Suçsuz insanların uydurma belgeler, yalancı tanıklar ve iftiralar ile mahkumiyetlerine
neden olan bir yargı daima toplum nezdinde tedirginlik yaratır.
Ayrıca, bu insanları mahkum edenlerinde kendi vicdan mahkemelerinde yaşam
boyu yargılanmakta kurtulumayacakları da ortadadır.
Sokrates”in ünlü savunmasında ki sözleri her zaman canlıdır ; “ Atinalılar,
savunmamı çoğunuzun sanabileceği gibi kendi adıma değil sizlerin adınıza yapacağım.
Öyle ki sizlere tanrının armağanı olan beni mahkum ederek bir yanlışlık yapmayasınız,
yargıcın görevi yargıda bulunmaktır, ama kendi keyfine göre değil, yasalara göre
yargıda bulunacağına yemin etmiştir, ne biz sizi bu yemini bozma alışkanlığında
yüreklendirmeli ve ne de siz kendinize bu alışkanlığa kapılma iznini vermemelisiniz, bu
sizin de bizim de inancımıza aykırıdır.
O zaman benden onursuz ve yanlış ve inancıma aykırı gördüğüm şeyleri yapmamı
istemeyin “ .
Sokrates”e sorarlar; bu dünyayı ayakta tutan şey nedir ? Yanıtı bugün içinde
geçerlidir, Sokrates “ bu dünya adaletle ayakta durur , zulüm geldiği zaman o devletin
varlığı düşünülemez” der .
Sonuç olarak ; herkesin bildiği bir söz vardır adalet konu edildiğinde, Berlinde
yargıçlar vardır denir ! bence her ülkede yargıçlar var olmalı ve adaletin terazisi
siyasetçinin , yöneticinin ya da bazı çıkarcı çevrelerin elinden yine adaletin sembolü ve
uygulayıcısı olan değerli yargıçlar tarafından alınmalıdır ....
En büyük suç, suçsuz insanları mahkum etmektir, böyle bir yargılamının yapıldığı
herhangi bir ülkede demokrasiden ve özgürlüklerden asla söz edilemez, söz edilirse bu
sadece traji komik olur.