PÜF NOKTASI
Sevgili dostlar, zamanın birinde ekmek paralarını çoğunlukla el sanatlarına dayalı işlerle kazanan insanların çoğunlukta olduğu bir kasaba varmış.
Herkes her sabah iş yerlerini açıyor genellikle babalarından veya ustalarından öğrendikleri el sanatlarıyla yaptıkları ürünleri satıp Allah ne verdiyse çoluk çocuklarının rızkını kazanarak geçinip gidiyorlarmış.
Yine bu kasabada çömlekçilikle uğraşan ve bu sanatı çok iyi bilen, işin neredeyse piri olan, herkesin dayı diye hitap ettiği birisi de çömleklerini güzel bir şekilde yapıp satarak sanatını icra ediyormuş.
İşte bu dükkana günün birinde, henüz 13 – 14 yaşında olan oğlunu elinden tutup getiren bir adam; “ Al pirim “ demiş, “ Eti senin kemiği benim, oğluma da bu sanatı öğret, böylece oğlumun da ekmek parasını kazanabileceği bir sanatı olsun. ”
Hemen herkesin birbirini uzak veya yakın tanıdığı kasabada çömlekçi dayı da tanıdığı olan bu adamın isteğini kırmamış. “ Hay hay “ demiş, “Önce çırak olarak başlasın. Ben ona bu sanatı öğretirim.”
Günler birbirini kovalamış sanatı öğrenmek konusunda hayli gayretli olan çırak, Ahilik (*) gelenek ve kurallarına göre peştamal kuşanarak kalfa olmuş. Olmuş olmasına da gel gör ki sabırsız, her şeyi öğrendiğini sanan, tavır ve kararlarında biraz da dikine gidişatı olan bir insan olup çıkmış ortaya..
Günlerden bir gün;
- Dayı demiş, ben artık bu sanatı iyice öğrendim, kendime ayrı bir dükkan açıp işimi orada kendi başıma yapmak istiyorum.
Piri şöyle bir nazar etmiş ona;
- Kalfa demiş, sen istersen biraz daha benim yanımda çalış..
- Yok çalışmam, ben artık kendi işimi kuracağım..
Dayı ısrar etmenin faydası olmayacağını anlamış, yol vermiş kalfasına..
Kalfa hevesli,
Bulmuş bir dükkan açmış.
Geçmiş çömlek fırınının başına.
Başlamış çömlekleri yapıp fırına atmaya.
Heves başka, ustalık başka,
Akıl ermez, sır vermez..
Başlamış mı çömlekler patlayıp çatlamaya.
Dönmüş çaresiz pirinin yanına..
-Dayı demiş, mahcup bir şekilde, çömlekleri fırına sağ attım da sağlam çıkmadılar !..
Pir olanların farkında;
-Sen demiş, istersen benim yanımda biraz daha çalış. Ama işe dikkatli ol.
Kuşanmış yeniden peştamalı geçmiş fırının karşısına, bir üç beş derken bir ara dikkat edince pirinin fırına atmadan önce çömleklerin bir köşesine “püf” diye üflediğini fark etmiş !..
Dayı bıyık altından gülmüş; “Çömleklerin fırından sağlam çıkmasını sağlayan bu püf noktası işte, bunu bilmezsen emeğin boşa gider, başarılı olamazsın.”
Değerli okurlar, hikaye ne denli gerçek bilinmez ama öğretisinin gerçekliği tartışılmaz. Hayatımız boyunca elimize aldığımız her işin mutlaka küçük ama çok önemli bir püf noktası var.
Hakkını vererek başarılı olmanın yolu o işin püf noktasını bilmekten geçiyor.
İncelikler küçük olsa da büyük başarıları getiren rolünde ki önemiyle, başarılı olduğumuz her işimiz, farkında olarak veya olmayarak o işin püf noktasını bilmemiz ve uygulamamız sayesinde gerçekleşmektedir.
Esen kalın.
Ahilik (*) : Meslek ve sanatın öğrenilmesi, çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa terfi ve geçişlerin kurallarını kapsamakla birlikte, ticaret hayatında, ahlak, teşkilatlanma, eğitim, kalite, denetim ve müşteri ile olan ilişkileri belirleyen 13 – 19. Yüzyıllar arasında toplumsal yapının düzenlenmesinde etkin rol oynayan bir kurumdur.
Ahi (Akı) : Eli açık, cömert, yiğit. (Divanu Lügati’t -Türk – Kaşgarlı Mahmut 1008-1105)