PEKİ YA AHLÂKİ DEPREM? -3
Tüm bunlar da bizi; 'canı' aziz bilmeyen, tüm kutsallar sırasında onu ilk sıraya almayan, kutsallık gömleği giydirdiği tüm kavram ve süreçleri bu kutsala hizmet için kullanmayan kişi,fikir, ideoloji, düşünce ve yönetimlerin uzun süreli başarılı olamayacağı, hatta ayakta kalamayacağı gerçeği ile yüzleştiriyor.
Bunları alt alta topladığınızda ise ortaya 'merhamet' denen o efsunlu sözcük, tüm yaraları pansuman eden gücü ile ortaya çıkıyor.
Benim kainatın mayası olarak okuduğum ve toplumu toplum yapan bu sözcüğün, sadece kendinden olana değil, asıl 'kendinden olmayana' gösterildiği zaman asıl hüviyetine kavuştuğunu ise, kalem ve kelam ehli haykırıyor.
İman toprağındaki vicdan ağacını diri tutan bu sihirli kelime, asıl hüviyetine kavuştuğu zaman ise; ortaya bir başkası yaşayabilsin diye ölebilen; bizim cephemizde toprak altındaki diriler, ilahi beyan tarafından ise ölümsüzlük olarak kodlanan 'şehadet' kavramını doğuruyor.
Dolayısıyla cana hizmet eden, canı aziz bilen, canı kurtarmak için çabalayan, cana pansuman olan herkes ama farkındalıkla ama farkında olmadan bu yüce mertebe ile müjdeleniyor.
Durum bu olunca da, yüreklerimize ateş düşen ve sol yanımızı tarumar eden şu makus süreçte gecesini gündüz edip bir canı daha yaşama bağlamak için çabalayan herkesin yüreğinden öpmek ben gibi acizlerin üzerine farz oluyor.
Sizi bilmiyorum, lakin yarım asırlık ömrümde gülistan olmak bana nasip olmadı.
Ama kimbilir, bu gülistana olan muhabbetimiz sayesinde belki bize de bir parça gül kokusu nasip olur!
Yardımseverlik var iken vermek değildir
Yoksul bıraktığını muhtaç olmakla zengini ise infak edip etmediğini kontrol amaçlı sınayan ilahi kudret, mülkün bir deveran halinde dolaşacağını ama asıl sahibin kendisi olduğunu haykırıyor.
Başımızdan aşağı din boca eden bezirganlar, ısrarla salat kavramını namaz olarak zikretse de salat kavramı yardımlaşma, verme, dayanışma, infak kavramları ile eşdeğerdir ve ilahi hitap, ısrarla ama ısrarla yoksul ile zengin arasındaki uçurumun kapatılması gerektiğine, asıl cennetin bu dünyada inşa edilmesi için çaba gösterenlerin kurtuluşa ereceğine atıf yapar.
Bu realiteyi alıp günümüze ve özellikle de yaşadığımız şu felakete kodlarsak;
Elinizdeki mal, cebinizdeki para, sahibi olduğunuz mal için, varlık imtihanı için, gün bugündür.
Çünkü o emanet edilen varlık(lar), bugün bir işe yaramayacak; bir depremzedeye aş , üşüyen birine mont, kimsesize kes, bir yaraya merhem olmayacak ise ne size ne de bir başkasına fayda verecektir.
Yani, bugün hepimizin yüreğini yaksa sol yanımızı tarumar etse de elinde imkanı olan için kendini temizlemek, rıza makamına ulaşmak için kaçırılmayacak bir fırsattır.
Dolayısıyla kardeşlik için, dayanışma için, birlik ve beraberlik için; yaraları sarmak, düşene el uzatmak, ruhlara pansuman olmak için gün, bugündür.
Çünkü yardımseverlik elinde var iken vermek değildir. O imkanlar varsa bunu yapmak zaten başlı başına bir görevdir. Asıl yardımseverlik, elinde imkân yok iken elindeki ekmeği dahi ikiye bölüp muhtaç olan ile payalaşabilme erdemine sahip olabilmektir.
(Devam edecek)